isa demir
"Sadece konuşmanın ne kadar hoş olduğunu düşünüyordum, mu?" Yattığım yerde bir daha dönerek tavanla bakışırken dünden beri aklımda gidip gelen o cümle beynimde bir kez daha yankılandı.
Eymen'le yediğim öğlen yemeği beklediğimden daha tuhaf geçmişti. Eymen o gün çok değişikti, sanki daha sakin bir tavrı vardı etrafımda. Çenesini eline koymuş konuşmamı dinleyişi gözümün önüne geldi.
Neden bu kadar çok karıştırmak zorundaydı kafamı?
Eğer flört ettiğinden yüzde yüz emin olduğum biri olsaydı çoktan aramızı yapmak için daha fazla hamle yapmıştım. Ancak Eymen'in amacı ne kestiremiyordum. Bazen öyle bir şey söylüyordu ki benimle flört ettiğini sanıyordum ama sonra bir de aklıma geliyordu ki onun yanına gelmeden önce en yakın arkadaşıyla eski sevgilisi hakkında konuşuyor ne kadar güzel olduğundan bahsediyor ve iç çekerek uzaklara dalıyordu. Şimdi benim bundan tam olarak ne çıkarmam gerekiyordu?
Ayrıca konuşmanın hoş olması tam olarak ne ifade ediyordu ki? Benim konuşmam mı yoksa aramızda yaptığımız genel konuşma mı? Bu ne biçim iltifattı böyle, kafamı karıştırmaktan başka bir şey yapmamıştı. Kendi kendime göz devirdim.
Bir nefes verip yatağımdan kalktım daha sonra. Dünden beri hiç konuşmamıştık. Aslında mesaj atmak istemiştim ama ilk mesaj atan hep ben olduğum için sıkmak da istemiyordum. Ah, en son ne zaman bir ilişkimde bunları bu kadar takmıştım ki? Kendimi ilk defa ilişkiye giren bir çocuk gibi hissediyordum. İşte bu yüzden kendinden bile emin olmayan heteroseksüel erkeklere düşmemem gerektiğini yüz kere söylüyordum kendime.
Hem Eymen'e düşmüş sayılmazdım, değil mi? Odadan çıkacakken aynaya gözlerim takıldı. Biraz önünde durup kendime bakındım. O hâlde dün ne diye o kadar özendin, dedi beynimin içinden bir ses. Dudaklarımı ısırdım ve gözlerim askılığa astığım siyah hırkaya gitti. Belki de o gün ona hırkayı geri vermeliydim. Bir yıl boyunca niye sakladıysam? Görünce tanımamıştı bile, o olayı da unutmuştu muhtemelen.
"İsa." Kapının ardından bir ses yükseldi. Hemen ayakta olduğum için bir iki adımda kapıya ulaşıp açtım.
"Birkaç gün eve gelme." dedi ablam düz bir sesle. Bana pek benzeyen bir siması yoktu ancak dikkatli bakıldığında kan bağı olduğunu fark edebilirdiniz. Fakat doğal renginden çıkmış boyalı saçları buna yardımcı olmuyordu sanırım.
"Tamam." dedim sadece onu incelemeyi bırakıp. Aslında demek istediğim başka şeyler de vardı ancak iyi görünüyordu. Bir şey diyerek bana parlamasını istemiyordum. Ne de olsa onun evinde yaşıyordum.
Kapıyı kapatıp sırt çantama birkaç şey koydum. Zaten dairede de bir sürü kıyafet vardı. Şöyle bir göz attım, şarj aleti, kitaplar, vesaire... En sonunda zaten benden pek parça da bulunmayan boş odadan çıkıp dış kapıya yöneldim. Salona kısa bir bakış attığımda bilgisayarının başında çalıştığını görmüştüm.
Ablamla ilişkimiz iki yabancıdan biraz öteydi sadece. Benimle konuşmazdı, bana bakmazdı, benimle zorunda olmadıkça iletişime geçmezdi. Sadece paramı ve kalacak yerimi sağlıyordu. Ona kızgın veya kırgın değildim. Ailemizde kalan son üyeler olarak birbirimizle olan bağımızı bu şekilde korumaya çalışıyordu işte. Ya da yıllar önce kaçıp gitmesinin suçluluğunu bastırmak için bana bu imkanları sağlıyordu. Ne olursa olsun şansım varken bunu kullanacaktım. O da en azından bu şekilde vicdanını tatmin edebiliyordu.
Sonunda evden çıktığımda durağa giderek otobüsün gelmesini bekledim bir süre. Bir sigara yakıp telefonumda instagramı açarken Eymen'in story attığını görmüştüm, bekletmeden üzerine tıkladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
annem eteğimi vermedi | bxb
Teen Fiction"Yani, pek sayılmaz. Tuhaf bir giriş yaptı, ilgimi çekmedi diyemem." Omuz silktim, birkaç detayı atlamıştım tabii. Mesela bana 'tatlı' dediği kısmı. "Tuhaf bir giriş yaptı derken? Ne dedi ki?" Aklıma gelince hafifçe gülümsemeden edemedim. "Annem...