isa demir
İnsanlar, duygular, hisler ve dudaklar...Eymen, zihnim, kalbim ve onun dudakları.
Bazı şeyler, bazı düşünceler ve bazı olgular şimdilik sadece bu dört kavramdan oluşuyordu. Dört kavram, bakıldığında birbirine yakın aynı zamanda oldukça uzak ve farklıydı. Aralarında kurdukları bağdan, aralarında kurmuş olduğum bağlardan çıkış yolu bulmak ise epey zordu.
"Selamlar..." Kapıdan içeri giren kız yapmacık bir şekilde selamladı bizi.
Henüz birkaç dakika bile geçmemişken olayın üstünden, henüz tenimde onun tenini hissederken, yapmış olduğumuz bu hata yüzüme Jülide'nin sesiyle çok net bir şekilde çarpmıştı. Hata diyordum ancak öpücükle ilgili hiçbir hata yoktu, varsa bile şu an mantığım devre dışıydı, hata olan şey zamanlamamızdı.
"Hoşgeldiniz." Eymen ağzında mırıldandı onun gibi ve kapı önünden çekildi. Jülide bana klasik bakışlarından birini atıp converselerini çıkarırken arkasındaki Remzi de onu bekliyordu. Dudaklarımın üzerinde minik karıncalar geziyormuş gibi hissediyordum. Ne yaparlardı bu durumlarda, istiklal marşını mı okumalıydım? Aklımdan ve bedenimden nasıl atacaktım bu etkiyi? Korkma, sönmez bu şafaklarda..?
"Alayım elindekileri." dedim Remzi'ye dönüp, marşın bir etki etmeyeceğini anladığımda. Jüli'nin kafasının üzerinden geçirip pizza kutularını ve market poşetini verdi.
"Bunu da al lan." dedi Jülide kenara koyduğu poşeti bana verirken. "O yetmez ama, Ayşe gelirken birkaç şişe daha alacak."
Göz ucuyla poşeti ondan alan Eymen'e baktım. O da benim gibi aklı bir marşa tutuklu kalmış mıydı yoksa normal miydi merak ediyordum. Aptal gibi hissediyordum, daha önce kimseyi bu kadar isteyerek öptüğümü anımsayamıyordum.
Biz Eymen'le öpüşmüştük. Onun dudakları ve benim dudaklarım, aramızda eriyen sınırlarımız ve bir tatlı vişne vardı yalnızca.
Onlar içeri girerken hol aynasından kendime baktım, yüzümün kızarıklığı gitmiş gibiydi, dudaklarım artık şiş değildi ancak içimden o hissi atamıyordum.
Mutfaktaki tezgaha poşeti koyarken ona kaydı gözlerim. Beni görmesiyle bakışlarını kaçırıp işine geri döndü.
Bakışlarımdan kaçıyordu, utanmış mıydı acaba? Beni öperken ya da belimi tutarken ya da parmaklarımı yalarken hiç de utanmış gözükmüyordu ama? Bir anda, tüm kendi gizlenmiş utangaçlığım ortadan kalktı ve aklım bir daha onun görüntüsüyle parıldadı. Alayla dudaklarım kendi kendini kıvrılırken hemen toparlandım ve bir nefes verdim. Şimdilik her şeyi unut İsa... Şimdilik bunları düşünme.
"Güzel olmuş ya." dedi Jülide içeri geçip kendini bir mindere bırakırken.
"Evi bu hâle sokabilmenize ben bile şaşırdım." dedi Remzi de gülerek, koltuğa geçmişti. Eymen'in yatağına, bizden biraz uzakta oturduğunu gördüm.
"Ayşe ne zaman gelecek?" dedim Remzi'nin yanına kendimi bırakırken.
"Klasik Ayşegül işte, bilmiyorum." dedi Jülide omuz silkerken.
"Fulden?" dedim Eymen'e dönerek. Normal davranmak, hiçbir şey olmamış gibi yapmak... Hadi ama, bunlar senin uzmanlık alanın İsa... Ancak neden hâlâ gergin hissediyordum?
Konuşmadan önce duraksadı, yüzüme bakındı. "Geç kalıyor her yere." dedi sonra yavaşça. Gözlerimi ondan çekmeden bakmaya devam ederken ilk kaçıran o olmuştu. Oturduğum yerde rahat bir pozisyona gelmeye çalıştım, Eymen ise tam tersi, her an kaçabilecek gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
annem eteğimi vermedi | bxb
Teen Fiction"Yani, pek sayılmaz. Tuhaf bir giriş yaptı, ilgimi çekmedi diyemem." Omuz silktim, birkaç detayı atlamıştım tabii. Mesela bana 'tatlı' dediği kısmı. "Tuhaf bir giriş yaptı derken? Ne dedi ki?" Aklıma gelince hafifçe gülümsemeden edemedim. "Annem...