3-Düşmanlar ve Dostlar

225 15 8
                                    

Öldürülen bir komiser yardımcısı yerine, Kahramanmaraş'tan tayin edilen Yusuf komiser, son zamanlarda gördüğü hayallerden ötürü hastaneye gitmişti. Bir veya birkaç adama dair hayaller görüyor, bunları duymamaya çalışıyordu. Asla kendisinin bir şizofreni olabileceğini düşünmüyordu. 

İstanbul'a yeni taşınmıştı. S.... semtinde bir ev bulmuş, daha birkaç gün önce evi zar zor tutmuştu. Annesi, babası ve öğretmenlik yapan kız kardeşiyle beraber samimi bir aileye sahipti. Onlardan ayrılmak zordu, ancak Yusuf devletine ve milletine bağlı, dürüst bir polis memuruydu. İşini çok sever, kimi zaman şikayet etse de insanlara yardım etmenin vicdani mutluluğuyla başını yastığa koyardı. 

Bu gece evini düzenlemek istemiyordu. İşten çıkıp hastaneye gitti. Doktorun kendisine verdiği birtakım ilaçları içti, halihazırda bütün gördüğü halüsinasyonları anlatmadı, akıl hastası olarak değerlendirilip mesleğini kaybetmekten çekindi. Her şeye rağmen pimpirikli birisiydi ve korku kendisini yönlendirirdi. Henüz yeni aldığı koltukların üzerinde yer alan şeffaf ambalajların hışırdayışları eşliğinde koltuğa yayıldı, derin bir nefes alırken telefonu çalmaya başladı. Annesi arıyordu.

''Alo?''

''Oğlum, nasılsın?''

''İyiyim anne Allah'a şükür. Sizden naber?''

''İyiyiz biz de oğlum, iyiyiz. Naptın?''

''Toparladım ortalığı falan işte...'' Bir an hastaneye gideceğini söyleyecekti. ''İşten geldim şimdi, bugün yoruldum biraz.''

''Yerleşemedin mi daha?''

''Yok be nerde anne. Daha bir ton işi var buranın.''

''Keşke ben de geleydim senle. Yardım ederdim sonra gelirdim sanki ne olacaktı?''

''Hallederim ben anneciğim sen merak etme.'' 

''Yemek yedin mi?''

''Yok daha değil, şimdi söylicem bir şeyler.''

''Söyle söyle de, hep öyle dışarıdan mı yiyeceksin?''

''El mahkum anne, napalım... Mecbur, zaten oradayken de hep işteyiz, mecbur orada ne bulursan, Allah ne verdiyse atacan ağzına işte.'' Yusuf, bunu söyleyince gülümsedi. Annesi duygudan yoksun gibiydi şu anda, merak ettiklerini sormaktan başka bir şey yapmayacak gibi bir his veriyordu.

''Babam nerede?''

''Baban da şeye gitmiş, bu hani beraber gittiğimiz Hakkı Efendiler vardı ya?''

''Hee.'' Bir an konuşacak bir şey bulamadılar.

''Oğlum, sen diyordun ya, bir polis mi ne ölmüş de onun yerine gitmişin sen?''

''Evet, öyle.''

''Neymiş o olay, neyin nesiymiş bu olay?''

''Anne ölmemiş de kaybolmuş galiba.''

''Koskoca adam, nasıl kayboluyormuş öyle?''

''Kaybolmuş mu artık yoksa kaçırdılar da öldürüp gömdüler mi ne yaptılarsa...'' Bunu söylerken doktorun söylediklerini ve son zamanlarda gördüğü halüsinasyonu hatırladı. İstanbul'a geldiğinden beri başına gelmişti bu olay. Korktu, annesine bir şey demedi, şu an iyiydi. Halüsinsyonu bir gündür görmemişti.

''Tövbe estağrufullah. Allah hepinizi korusun yavrum, dikkat et Allah rızası için.

''Merak etme anne.'' Bu esnada bir arama daha geldi. Yusuf'u arayan Tahsin komiserdi. 

''Anne bi dakika bekle. Acil bir arama var.''

''Tam....'' Annesini dinlemeden kapattı telefonu Yusuf. Tahsin'den çekiniyor, zaten yeni işe başladığından ötürü çekiniyordu. 

Kanıt OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin