11-Karşı Atak

79 10 0
                                    

Yusuf ile Tahsin bir restoranda oturmaktadırlar. Tahsin, adeta Yusuf'a bir barış yemeği sunmuştur. Bugün daha mantıklı hareket etmeye karar vermiştir. Yusuf'a karşı, geldiğinden beri, kendisinin bile inanamadığı bir ruh hali ve tavırla yaklaşmıştır. Bu sebeple sakin bir görünümü vardır Tahsin'in. Tahsin tabağındakileri bitirmiş camdan dışarıya bakarken Yusuf, Adana kebabını hızlı hızlı, çiğnemeden yutmaktadır. Boğazında acının tatlı lezzetini hissederken limonatasından bir yudum alır, damlaların boğazından geçerken acı lezzeti alıp midesine götürdüklerini hissederek gevşer.  Onun da rahatlamaya ihtiyacı vardır Tahsin gibi. 

''Amirim?''

''Evet?''

''Ben bir konu hakkında konuşmak istiyorum.''

''Ne konusu, ne oldu Yusuf yine?'' Tahsin eski haline dönmüş gibidir.

''Ben... Tayinimi aldırmaya karar verdim.''

''Ne? Neden?''

''Açık konuşabilir miyim amirim izninizle?''

''Konuş bakalım?'' Artık hem Yusuf hem de Tahsin, bir satranç veya bir iskambil oyununun kızışan mücadelesine hazırlanacakmışçasına silkindiler ve kararlı birer pozisyon aldılar.

''Tayinimi aldırmaya karar verdim. Son zamanlarda yaşadıklarımız, daha doğrusu yaşadığımız şey... Ben böyle bir işin parçası olmak istemiyorum.''

''Zaten değilsin.''

''Değilim ancak o gün yaşananlar, o cinayetler gözlerimin önünden gitmiyor.''

''Ne cinayeti? Yusuf sen deli misin? Kafayı mı yedin? Halihazırda adamlar benim kafama sıkacaktı sen yetişmesen.''

''Öyle öyle, ancak...''

''Ancak falan yok. Adamlar bizi halledecekti, biz önce davrandık. Hatta sen...'' Tahsin, Yusuf'u pohpohlayarak yeni bir ikna yöntemi deniyordu. 

''Tam olarak da öyle değil amirim şimdi?''

''Nasıl yani?''

''Bilmiyorum, hatta üzerine düşünmek bile istemiyorum, kusura bakmazsanız. Çünkü pek iyi durumda değilim, zaten... Şunu da belirteyim ki, ben buraya geldiğimde bile... Kötü hissediyordum, yani pek uyum sağlayamamıştım.''

''Evet?''

''Yani, şu son olay da tuzu biberi oldu demek istiyorum gitmem için. Hatta şunu da söyleyeyim, annemle babam geldiğinde de bu konu üzerine konuştum onlarla. Onlar da beni onayladılar, benim yanım onların yanı...'' Bu son söylediğinin ne kadar aptalca olduğunu düşündü Yusuf ve devam etti.

''Yani... Zaten kardeşim de öğretmen bizim Maraş'ta. Hep beraber geçinip gideriz, anlayacağınız.''

''Gideceksin, beni de ihbar edeceksin öyle mi?'' Tahsin bunu öyle bir söylemişti ki sesinde nefret veya kin ya da öfke yoktu. Gayet normal bir edayla söyledi bunu Yusuf'un gözlerine bakarak. Sakince konuşmak istediğini hissettirmişti Yusuf'a.''

''Hayır amirim, ne ilgisi var. Ortada ihbar edecek bir şey de yok. Aramızda gerçekleşen bir olay... Yani sır... Aramızda sır olarak kalacak. Yani ben unuttum gitti. Sır bile değil artık bu olay. Bu yüzden hayatıma burada devam etmek istemediğimden ötürü, Maraş'a gitmeyi düşünüyorum. Bu olayı da unutacağım.''

''Peki git, ne olacak sonra?''

''Yani ne olacak derken amirim? Bir şey olmayacak, normal bir şekilde, eskisi gibi hayatıma devam ederim orada.''

''Maraş'ta ne yapıyor annen baban?''

''Annem evde zaten, babam da çiftliklerle, fıstıkla falan uğraşıyor orada. Emekli zaten.'' Tahsin bu soruyu düşünmek için sormuştu.

Kanıt OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin