16-Asıl Hedef Haline Gelmek

68 8 6
                                    

Güneş doğmuştur. Ferit yollarda perişan olur bir süre. Ancak bir taksi bulmuş ve cebindeki paranın yettiği yere kadar evine yaklaşıp ondan sonra da yürümüştür. Tahsin kendisini tanıdığı için korku içindedir. Eski halinden daha kötü durumdadır artık. Tahsin bir polistir ve onun sıradan bir polis olmadığını bir kez daha anlamıştır birkaç saat önce. Ahmet ise ortalarda yoktur. 

Ferit yine yalnız hisseder kendini. Halil'i, Celal'i ve diğer birçok sorunu unutmuşken her şey daha acımasızca ve daha korkunç bir biçimde geri dönmüştür. Tahsin'den her şeyi beklemektedir. Bir an evini düşünür. Belki de eve gitmiştir Tahsin. Ancak sonrasında sadece kendisini aradığı için bunun problem olmayacağını söyler. Bu işin ucu kaçmıştır. Artık Ahmet'i de düşünmez. Kendi başının çaresine bakacaktır. 

Ferit korka korka eve uğrar. Her yer güvenli gözükmektedir. Eve girer gizlice, annesi ve abisi uyumaktadır. Odasına girip kıyafet alır ve çıkar. Eve, odasına, dört duvarın içine girmek istememektedir. Biraz evden uzaklaşır. Tehlike gelecekse ailesinden uzakta gelmelidir. Hatta Ferit, bir an için ölmeyi bile göze alır. Dışarıda yalnız başına ölecektir. Bir yandan da Ahmet'i düşünür. Belki de Ahmet tamamen gitmiştir. Cesedini kazmasıyla beraber, kendisine verilen intikam şansı, adalet hediyesi de elinden kayıp gitmiştir. Korktuğu başına gelmiştir Ferit'in. Ceset görünür olduktan sonra ruh da ortadan kaybolmuştur, evet der Ferit. Bunu kesinkes kabul eder.

Tahsin ceseti arabaya yükleyemediğiyle kalmıştır. Ahmet'in cesedi ortada yoktur. İlk geldiği anda da cesedin olup olmadığına bakmamıştır. Gerçekten de Ferit'in orada ne yaptığını bir türlü anlayamaz. Bir sahil kenarına gelir külüstür arabasıyla. Arabanın içinde düşünmeye başlar. Ferit, Celal, Ahmet üçlüsünü birbirine bağlamaya çalışır. Aradaki bağlantı ne olabilir ki diye bağırır arabanın içinde. Düşünür, düşünür, ancak çözüm bulamaz. Gerçekten de bağlantı falan olmayabilir belki de der içinden. 

O gün, Yusuf'la beraber Halil davasını sorgulamak için gittikleri sırada, Celal'e uğrayacaklardı ve Ferit'in de orada olduğunu görmüşlerdi. Bunu aklına getirdi:

''Tamam da, Celal'in oradayken Ferit'le konuşuyordu. Biz gidince Ferit kaçtı, hadi tamam. Celal gayet sakin sorularımızı cevapladı. Peki niye Ferit kaçtı? Halil'i sorgulamaya gittiğimizde kaçmıştı çocuk. Bizi görünce kaçtı, bizi görünce. Demek ki beni tanıyor. Belki de Halil'i öldürdüğü için korktu kaçtı. İyi de bizim polis olduğumuzu nereden biliyor? Gerçi arabanın üzerindeki ışıktan olmalı. Vay şerefsiz piç! Madem öyle niye kaçtın lan! He! Neyse... O zaman... E Halil davasında bu çocuktan bir şey çıkmadı, büyük ihtimalle bu öldürmedi, hadi öldürmüş olsun diyelim kaçıp niye şüpheyi kendi üzerine çeksin. Ulan, ulan... Bir anlasam. Yok ya... Belki de Halil'le bu işin hiçbir ilgisi yok. Ahmet'i tanıyordu Ferit. Ahmet'i benim öldürdüğümü başından beri biliyor olmalı. Ama nasıl? O tepeye ne zaman geldi? Lan tepeye mi gelmesi lazım sanki? Demek ki bir şekilde benim, Ahmet'i öldürdüğümü anladı. Ondan sonra da bana musallat oldu. O gün de Celal'le bir plan yaptılar. Celal ile birleşip benle Yusuf'u takip ettiler. Şantaj mektubuna Ahmet İnci falan yazıp aklınca beni korkutacaktı. Başardı da... İyi de Ahmet İnci'nin mezarında ne işi vardı? Cesedi nereye götürdü bu şerefsiz... O çocuğu bulmalıyım. İşler gittikçe sarpa saracak yoksa...''

Tahsin'in telefonu çaldı, arayan Ümran'dı.

''Ne oldu Ümran?''

''Tahsin? Neredesin?''

''İşim var.''

''Ne işin var, ne oldu gece gece?'' Ümran, normalde Tahsin'i iyice tanıdığına kanaat getirmesinden şimdiye kadar ona bu kadar soru sormazdı. Hiç soramazdı hatta. ''İşim var'' sözlerini duyduktan sonra telefonu kapatırdı. Ama Tahsin'in sabahtan beri gösterdiği o nazik tavırlardan sonra bu soruları sormaya cesaret etmişti.

Kanıt OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin