17-Vakit Yok!

49 9 6
                                    

Ferit sığınacak bir yer bulamaz. Polise gidecek halde değildir. Öyle üzgündür ki adeta bir yere gömülmek ve oradan çıkmamak ister. Ama ölmek istemiyordur, ailesine yapılan saldırının intikamını almak ister. Ama oraya gitmeye cesareti de yoktur. Kendinden nefret etmektedir. Koşup durur, sonra Halil'i öldürdüğü yere gider. 

Katil yine cinayet mahalline geri dönmüştür. Buraya gelmesinin sebebi bu sözü haklı çıkarmak değildir elbette. Buraya gelmiştir, çünkü burası onun eskiden beri hep sığındığı yerdir. Yine öyledir, kimse yoktur bu uzun aralıkta. Yalnızca birkaç çocuk top oynamaktadır. Onların sesi de hayal meyal gelmektedir. Ferit buraya uzanır. Halil'i öldürdüğü gün gözünde canlanır. Sonra annesinin vurulması ve bağırışı, abisinin bayılması, Hakan'in yere yığılması gözünün önünde canlandır.  

Kimsesi yoktur, eğer ailesi ölürse Tahsin'i ve yanındaki adamları öldürmeyi düşünür. İçinde karşı konulamaz bir öfke vardır. Geri çekilmiştir ama bunun sebebi sadece korku değildir. Düşmanları yenecek güce sahip olamadığı için de dehşet içindedir. İçindeki öfkeyi kusmak ister. Bağırmak ister ama bağırmaya yetecek gücü dahi yoktur. Korku, hüzün, öfke ve diğer bütün duygular dengesiz bir biçimde karışmıştır içine. Bütün bir yalnızlık hissiyatı da gelir. Kuruyan gözyaşları etrafı izlemesine izin vermemekte, kalbi güm güm çarpmaktadır göğüs kafesine. Dişlerini sıkar, düşüncelerini susturmaya çalışır, berbat bir haldedir Ferit. Başlangıçtan beri en çok acı hissettiği andır bu an.

Belki de tüm bu olanlar onun çektiği bir cezaydı, Allah'ın bir cezasıydı tüm bu başına gelenler. Öyle ki, Halil'i öldürmüştü. Pişmanlığını çekmişti ve herhangi bir ceza çekmeden bundan kurtulduğunu düşündü. Sonra Celal geldi, evet Celal yüzündendi tüm bu olanlar. Bir de Ahmet. Ahmet! diye bağırdı Ferit içinden. Yumruğuyla toprağı deliyordu. Elinin dışı kanlanmıştı tamamen. Ahmet'e yardım etmeseydi bunlar olmazdı. Ama Ahmet'i de suçlayamazdı. Ahmet onu zorlamamıştı, Ferit ona yardım etmek istemişti. Etmek istemese etmeyebilirdi. Ayrıca işin bu boyuta geleceğini Ahmet bile planlamamıştı belki de. Ama Ahmet sonuçta bu işe onu sokandı ve son hamleleri de kendi zararlarına olmuştu. Hem Ahmet ölmüştü hem de kendi ailesi saldırıya uğramıştı. Ferit bunları aklından geçirdi. Yaşananların dehşetine akıl sır ermiyordu. 

Ne yapacağını bilemedi Ferit.  Hiçbir şeyi yoktu, eğer ailesinden birine bir şey olduysa haberi bile olmayacaktı. Her şeyi evdeydi. Bir şekilde geri dönmeli ve olanların nasıl geliştiğini öğrenmeliydi. Ama o kadar uykusu vardı ki. Korku, hüzün ve öfkesinin aynı anda gelmesi ona uykusunu unutturmuştu. Ardından oraya uzandı ve uyudu. Düşündüklerinin beklemesi gerekiyordu.

Ferit gözlerini açtığında güneş batmak üzeredir. Aslında hala uykusu vardır. Ama küçük bir çocuğun sırtına yavaş yavaş tekmeler attığını görür. Çok tatlı bir erkek çocuğudur bu. Ferit kalkınca ona bakar. Çocuk aslında annesiyle beraber oradan geçerken Ferit'in sırtına tekme atarak kendince bir oyun yapmıştır. Acıtan bir tekme değildir bu. Hatta Ferit ayağa kalkınca kızmaz çocuğa. Çocuğa gülümser, annesi de Ferit'e iğrenerek bakar ve çocuğuna ''Hadi, Can, gel buraya, ne yapıyorsun sen?'' diye söylenir ve onu alıp götürür. Ferit iyice gerinir ve eve geri dönmeye karar verir.


Ferit eve dönmüş ve komşulardan aldığı bilgiye göre ses duyduktan sonra polisi aramışlardır. Polisle beraber ambulans gelmiştir ve üç kişi götürülmüştür. Ferit hastanenin adresini alır ve hastaneye gider.

Hastaneye gelirken Ferit'in aklından binbir türlü düşünce geçer. Bir fikrinde annesi ölür, birinde sakat kalır, birinde iyileşir. Bir diğerinde abisi ölür, diğerinde felçli kalır, diğerinde zihni sorunlar yaşar kafasına aldığı darbe yüzünden. Hakan'ı da düşünür. Aynı anda ailesinin iki üyesi de ölüm tehlikesi geçirmiştir. Bir kişinin acısı yetmiyormuş gibi iki, hatta üç kişinin acısı büyür içinde.

Kanıt OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin