Adsız Bölüm 13

32 0 0
                                    

Not: Multideki müziği açarak okuyun ki korkunç olsun biraz awq daha da aklıma başka bir şey gelmiyor. Nasıl korku kitabı yapılır ki ne bileyim. Arkada bu müzik olsun. Gece karanlık odada okuyun ve kulaklıkla dinleyin müziği hade eyw. Aklıma başka bir şey gelmediği için bu bölüme bile korkunç değil diyenleri kitabımda vahşet içinde öldürürüm!

Dipnot: HER ZOMBİ KİTABI KORKUNÇ DEĞİLDİR.

*******************************

"Hala uyanmadı, normal mi?"

"Tabii ki normal! Boş konuşacağına gidip alkolü getir!"

Karanlığımı delen sesleri zar zor seçiyordum. Gözlerimi kesinlikle açamıyordum ve neredeyse hiç bir yerimi hissedemiyordum. Sonunda pes edip kendimi tekrar karanlığa bırakmıştım.

İkinci defa gözlerimi aralama çabam başarılı olmuş ve aydınlığa açmıştım gözlerimi. Ortalık oldukça sakindi. Güneş direk olarak gözüme gözüme çarptığından doğrulmuştum yavaşça.

3'lü bir kanepenin üzerindeydim ve üzerimde de küçük bir pike duruyordu. 

Omzuma baktığımda temiz bir bezle sarılı olduğunu görmüştüm. Küçük odanın köşesindeki kapıyı açıp dışarıya çıktığım zaman salon karşılamıştı beni.

Neredeydim la ben?

Duyduğum bazı gürültü sesleriyle yönümü o tarafa çevirmiştim. Açık kapının kenarından fark edilmeyecek şekilde içeriye baktığımda oranın oldukça büyük ve geniş bir mutfak olduğunu anlamıştım. Kapının karşısındaki duvar muhtemelen balkon olduğundan ve içeriye güneş girdiğinden içeriyi tam net göremiyordum gözlerim yaşarıyordu.

Aslında karşımdaki duvardaki balkon kapısı karşımda olduğu için gözlerimi kamaştırıyordu. Yanında duran iki pencere de güneşlikle kapatılmış ve içeriye güneşin gelmesini engelliyordu.

Kısaca güneş sadece balkon kapısından giriyordu ve azıcık güneş sızsa bile direkt olarak gözüme geliyordu.

"SEN IRKÇISIN!" Bu Yunus'un sesiydi.

"IRKÇI MI?" diye alayla bir kahkaha atmıştı bir kız sesi. "IRKÇI SENİN AMCANDIR!"

"BABANA KÜFÜR ETME!" diye gürlediği zaman yemek masasında elinde bir kağıda benzeyen şeyi okuduğunu görmüştüm Bora'nın. Diğerleriyle hiç ilgilenmiyor hatta bu durumu oldukça normal karşılıyor gibiydi.

"Bağırmayın." diye sonunda mırıldanarak elindekini bıraktığında göz göze gelmiştik. Zaten yönü bana dönük olduğundan bu kaçınılmazdı.

"Sen bizi mi izliyorsun?" diye sinirlenmek üzere bir tonla söyleyince sonunda o kız karşıma geçmiş ve yüzünü daha net görebilmiştim.

"Günaydın!" diye neşeyle gülümsemiş ve yaralı olmayan kolumdan tutup içeriye çekmişti beni. "Kahvaltı hazırlıyordum ben de. Geç otur, tam zamanında kalktın. Dicle değil mi? Ben de Özlem." 

"Memnun oldum..." diye zar zor mırıldanabilmiştim.

Masanın üzerindeki bir sürü süt şişesini yeni fark ediyordum.

Şişelere baktığımı fark edince sıkıntıyla nefes vermişti.

"Kusura bakma bunlar inek sütü. Onlara belki de bin defa keçi sütü almaları gerektiğini söylemiştim!" diye öfkeyle diğer ikisine bakınca Bora umursamazca okuduğu şeye geri döndü. Yunus ise öfkeyle ona eğildi.

"Süt süttür! Sen ırkçılık yapıyorsun!" 

"Sizin inek sütüne alerjiniz var!" diye öfkeyle soluduktan sonra yanıma sandalye çekip oturmuştu.

eĞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin