Adsız Bölüm 10

35 0 0
                                    

Merve'nin ağzından...

"Pst!" dedim elimdeki kalem kutusundan bir tane alıp ona fırlatarak. "Pst..." dedim tekrardan bir tane daha fırlatırken. "Psst..." dediğimde bir tane daha atmıştım ve sonunda baygın bakışları beni bulmuştu.

"Pst dedim ne bakıyorsun? Sen pıst mısın?" dediğimde kucağına düşen kalemlerden birini almıştı eline. Tam arkasına doğru kaldırıp bana fırlatacakken de "O kalemi bana fırlatırsan Allah belamı versin ki yatar burada çığlık çığlığa bağırırım!" dedim hızla.

Birkaç saniye duraksayarak bunu gerçekten yapabilme potansiyelim var mı diye düşünmüştü. Kararlı bakışlarımla gülümsediğimde de "Sus biraz!" dedi sinirle kalemi geri indirirken. "Başım ağrıdı! İzin ver de şu kitabı okuyayım!"

"Sıkıldım..." dedim başımı kaldırıp diğerlerine bakarken. Çoğu sessizlik içindelerdi ve bu sessiz ortamı biraz ben bozuyor gibiydim ama ne yapayım? Sıkılıyordum.

Liseye ilk geçtiğimiz zamanda da zaten herkes bir içine kapanıktı. Dicle ve ben olmasak sınıftaki kimse kaynaşmamış oldurdu amk!

Okulun ilk günü hızımı alamayıp sınıfa Dicle'den önce girmeye çalışırken yere düştüğüm doğrudur...

"Erkek olsaydın çok güzel bir cevabım olacaktı..." dedi umursamazca kitabını okumaya devam ederken.

"Kız olduğum ne malum?" dedim ona dönerek sırıtırken. "3. bir bacağımın olup olmadığını bilmiyorsun? Belki ameliyat oldum? Belki erkeğim? Belki-"

"Hazar arkadaşının pili bitmiyor mu tam olarak?" diye sorarak yanımıza gelen çocuk ile sonunda bulaşabileceğim başka birinin olduğunu anlamış ve istemsizce gülümsemiştim.

Yalnız yalan yok çocuğun iyi tipi varmış...

"Pst!" dedim elimdeki kutuda kalan bir kalemi de ona fırlatırken. "Psssssst!"

"Adın neydi senin?" dedi bana bakıp gülümseyerek. 

"Ne yapacaksın adımı?"

"Adı Merve." diye kısaca yanıtladı Hazar okuduğu kitaptan başını kaldırmadan. Muhtemelen onunla ilk tanıştığımızda yaptığım gibi yapacağımı düşünmüş ve uzatmadan yanıt vermişti.

"Sana mı sordu lan davar? Benim ağzım dili yok mu? Bunu mu demeye çalışıyorsun?!"

"Tövbe haşa!" dedi birden büyük bir günah işlemiş gibi tepki vererek. "Sen ve dilinin olmaması mı? Tövbe tövbe!" dedi gülmemek için kendini zor tutarken. "Bu iki kelime yan yana bile gelemiyor nedense!"

"Merve neden bu kadar çok konuşuyorsun?" diye sorduğunda Hazar'dan başımı çevirip tekrar ona döndüm.

"Çünkü canım sıkıldı..." dedikten sonra ona bir kalem daha fırlattım. "Senin de sıkılmıyor mu? Sahi lan bir dakika!" dedim neredeyse uzandığım yerden dikleşip ona eğilerek. "Sen kimsin? Lan siz birbirinizi tanıyorsunuz! Sen ona adıyla seslendin!"

"Merve sende gerçekten geri zekalılık var..."

"Zekiler aptal insanlardır canım benim..." dedikten sonra tekrar çocuğa döndüm. "Bu şerefsizin sohbeti sarmıyor! Bir de seninle deneyelim. Adın ne senin?"

"Araz." dedi elini uzatarak. "Hazar'ın kuzeniyim." Uzattığı elini tutup sıktığımda o kısaca sıkıp geri çekilmeye yeltense de izin vermeyip kendime çekmiş ve kafalarımızı tokuşturmuştum.

Evet... Yakışıklı dediğim çocuğa bunu yapmıştım...

Hep o pezevenk ortaokul zamanlarındaki eril arkadaşlarım yüzündendi bunlar. Onlar beni böyle maço yapmıştı ne yapayım?

eĞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin