Mete'den...
O sırada Açelya'nın telefonu çaldı. Arayan babasıydı. Telefonu açıp, olanları anlatmaktan başka çare yoktu.
"Alo. Merhaba efendim, ben Mete."
"Aaa! Merhaba oğlum. Nasılsın? İyi misin?"
"Pek iyi olduğum söylenemez efendim. Açelya bir kaza geçirdi ve şu an İpek Hastanesi'ndeyiz."
"Ah! Olamaz! Adresi ver, hemen geliyorum!"
Böylece Ömer Bey'e hastanenin adresini verdim. Bu sırada hemşireler odaya uğrayıp, Açelya'ya serumu takmışlardı bile. Yaklaşık yirmi dakika sonra Ömer Bey geldi. Ona kazanın nasıl gerçekleştiğini baştan sonuna kadar anlattım.
Ömer Bey olanları duyduktan sonra tır şoförüne çok sinirlendi. Sonrasında Açelya'nın odasına gitti. Yatağının yanındaki sandalyeye oturdu ve aynı benim yaptığım gibi ellerini avucunun içine aldı. Biraz okşadı ve küçük birer öpücük kondurdu ellerine. Bunları yaparken bir yandan da "Ah güzel kızım, ah benim Açelya'm." diyerek kahroluyordu adamcağız. O sırada odanın kapısı yavaşça tıklatıldı ve doktor içeri girdi.
"Hastamızın dinlenmesi gerekiyor, dışarı çıkarsanız çok memnun olurum beyler." dedi ve bizi odadan çıkarttı.
Ömer Bey:
"Ben gidip refakatçı işlemlerini falan hallettireyim."
"Eğer izin verirseniz ben Açelya ile kalabilir miyim?"
"Ailen merak eder yavrum. Yine de her şey için minnettarım."
"Peki efendim. İyi akşamlar. "dedim ve ceketimi alıp, hastaneden çıktım.
İlkbahar ayının o tatlı akşam rüzgarları yine beni kucakladı. Hemen bir taksi tuttum ve Okan'ın evine gittim.
Kapıyı Okan'ın annesi Yıldız Teyze açtı.
Yıldız Teyze:
"Hoşgeldin oğlum. Gel içeri buyur."
İçeri girdim.
"Bugün sizde kalmamın bir sakıncası var mı? "
"Annenin izni varsa tabiki kalabilirsin evladım. "
"Evet haberi var."
"İyi o zaman. Okan odasında. "
"Teşekkür ederim."dedim ve hızla merdivenleri çıktım, Okan'ın odasına girdim.
"Ooo Mete Bey. Hangi rüzgar attı sizi buralara?"
Güldüm.
"Bugün sizde kalıyorum. "
"Güzeeel."
Okan'ın bu anormal tavırları birçok insanın aksine nedense hoşuma gidiyor.
O sırada Yıldız Teyze'nin sesi duyuldu."Haydi çocuklar yemek hazır! "