Bölüm Yirmi Dokuz : Hasbelkader

1.4K 74 61
                                    

Sıcak parmaklar avucumu terletirken aydınlanmış gökyüzünün ışığı kapalı güneşlikten içeri süzülüyordu.

Sıcak parmaklar avucumu terletirken aydınlanmış gökyüzünün ışığı kapalı güneşlikten içeri süzülüyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kıpırdanan Bilge'nin omzumda duran yüzüne bakıp yumuşakça öptüğümde gözlerini kırpıştırdı ama açmadı. Dudaklarının kenarları kıvrıldı.

"Uyumaya devam etmek istiyorum. Aslında uyumak değil de böyle üzerinde uzanmak ve tüm gün aramızda tek santim olmadan kalmak istiyorum." Homurdanmasına rağmen sevecen çıkan sesiyle konuşup parmaklarımı sıktı.

"İşe gitmemiz gerekiyor. Zaten boşlayıp duruyorsun." dedim alnından öpüverip. Aklıma Berat'ın dünkü hâli gelince suçlulukla kasıldım.

"Berat dün çok kötüydü Bilge. İyi midir?" dediğimde "İyidir, şimdiye kadar başına ne gelse hep kendisi göğüs gerdi. Yanında olmaya çalışsam bile uzaklaştırırdı.Öğrenmiş kendi kendine ayakta durmayı Bengi'm." diye yanıtlayıp içimi rahatlamaya çalıştı.
Ama daha da üzüldüm.

"O ne demek ki?" Alnını çeneme dayayıp göğsüme sokuldu. Altında eziliyordum ama önemsemedim.

"Annesiyle babası ölmüş. Aynı üniversitede okuduk,orada tanıştık. Gerçi farklı fakültelerdeydik ama hasbelkader* bir araya geldik. O zaten eczacılık okudu. Ben de makine mühendisliği okuyordum. Baler diye bir arkadaşım vardı. Tüm derslerimiz ortaktı. Beratla tanışmama o vesile oldu. Sonra Baler birden çekip gitti Rize'den ama bana vazgeçilmez bir dostluk bıraktı." Bir şeyler soracakken dudaklarını tekrar araladığında devam edeceğini anlayıp dinlemeye devam ettim.

"Berat çok iyidir. Yardım edemeyeceği biri yok gibi. Sanarsın süperkahraman. İnsan sever aslına bakarsan. Her şeyi sever o. Ama kendine gelince çok nankör oluyor. Bir nevi sana benziyor. Herkesi düşünüp kendine bir şey bırakmıyor. Senin gibi..." diye bitirdi. Üzerimden kayıp beni göğsüne çekti. "Ooy guzel kalplu yârum benuum." Karadeniz şivesiyle konuşup yanaklarımı sıka sıka sevdikten sonra sıktığı için sızlayan yerleri ufak ufak öptü.

Bense sadece sevgi patlamasının geçmesini bekledim o sırada yüzünü uzunca inceleyerek. Dudaklarını çekip kafasını kaldırdığında göz göze geldik. Nasıl bakıyordum bir fikrim yoktu ama afalladı. Yüzünde kendim hariç kimseye karşı görmediğim şefkat belirdi.

"Ben seni sevdiğimi yani sana karşı ufacık da olsa bir şeyler hissettiğimi anladığım zaman çok korkmuştum. Şefkatliydin,merhametliydin, güzel kalpliydin ama bir yandan da o kadar serttin ki şurimşinem...Şimdi bana böyle bakarken yukarıdakine şükretmekten ve varlığını varlığıma kattığı için teşekkür etmekten başka hiçbir şey yapamıyorum. "dedi. Ağzının üstüne önce vurup sonra kafamı kaldırıp öptüm.

"Çarpılacaksın şerefsiz,yukarıdaki denir mi? Sensiz ne yapacağım şu saatten sonra. Ortada üç çocukla terk edilmiş kadınlar gibi kalırım vallaha." Sırıtarak söylendiğimde o da gülümsedi. Sus payının üzerindeki benek benek sarı çilleri okşadım. Sonra burnunun üstündekileri de...

YANGIN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin