Bölüm Otuz Beş :Sarmaş Dolaş Ruhlar

1.1K 61 30
                                    

"Bengi gözünü seveyim şöyle mahsun mahsun bakma. Kızarmış yanakların. Bir de yavru köpekler gibi bakıyorsun. Az kaldı elimden bir kaza çıkacak he."

Yattığım yerden bana yükselen yeşil gözlüye bakmaya devam ederken sırtımdan akan tere rağmen titriyordum.

Kısık sesim zar zor çıkarken "Bilge çok üşüyorum." diye fısıldadım. Gerçekten çok üşüyordum. Elim ayağım buz gibi olmuştu.

Yatağın oturduğu yerinden ayağa kalktığında siyah eşofmanından belli olan aletini üstündeki uzun tişörtü aşağı çekiştirerek kapatıp diğer taraftan yanıma dolandı.

Biraz önceki kara gözlü hali yerini merhamet dolu bakışlara bırakmıştı.

"Oyy kurban olurum sana güzel yârim benim." Böyle bebek gibi sevince şımardığımdan ve şu anda hastalık psikolojisinde olduğumdan çenem titredi. Dudaklarımı  birbirine bastırıp öne doğru büktüm.

Kollarının arasına aldığında titreyen bedenimi,iç çektim.

"Sen de bana sarılsana."

"Ruhlarımız sarmaş dolaş zaten." Fısıltım sessizce uzaklaştı ve hiç söylememişim gibi bir hissiyat bıraktı geride. Ruhlarımız cidden sarmaş dolaştı. Hatta belki de sevişiyorlardı.

Gözlerimi kapattım ve boynumda duran tek elini çekiştirip dudaklarımı avuç içine bastırdım.
Hastalığımı ona bulaştıracağım diye aklım çıkmıştı dün ama benden iki adımdan fazla uzaklaşmadığı için bu endişemin kesin gerçekleşeceğiyle yüz yüze kalmıştım. O sebepten şimdi böyle durmaktan gocunmuyordum.

"Berat ne yapacak?" diye sordum aklıma geldiğinde. Baler'in iyi olduğunu söylemişti arayıp. Hatta bir gün müşahade altında kaldıktan sonra çıkacakmış ama hemen şimdi çıkmak istiyor demişti.
Bitkin olduğu telefondan bile anlaşılırken cıvıldayarak konuşmuştu yine de.
Mutluydu ama bir şeyler için çaresiz olduğu açıkça okunuyordu.

"Ben olayı pek bilmiyorum. Baler gelmeden önce sevdiği Bera'ymış. Bir onu anladım. İkisinden birini seçecektir." dediğinde "Seçer mi?" diye fısıldadım çenesine doğru. Yüzünde parlayan bir damla teri elinin tersiyle silip gözlerini ne dediğimin farkındalığıyla açarak bana baktı.

"Bilmiyorum ama hoş kaçmaz imâ ettiğin."

"Ne farkı var ki? Ben seni seviyorum,Berat ikisini birden seviyor. Kalp sayı belirleyemez. "

Avucumda duran elini bir kere daha öpüp usulca parmaklarımızı iç içe geçirdim ve karnımın üstüne bıraktım.

Vereceği tepkiyi izlemek için kafamı dikleştirdiğimde dudaklarını dudaklarıma örttü. Dirseğinin üzerinde doğrulup üzerime eğildi.

"Bir daha desene." Güzel yeşilleri gün batımının odaya dolan ışıklarıyla kahverengiye dönerken alt dudağındaki benin üzerinde dolaştırdım baş parmağımı.

Anlamıştım kastettiği şeyi ama "Neyi söyleyeyim orman gözlüm?" diyerek anlamamazlıktan geldim.
Hemen ardındansa ensesine tutunup dudaklarından öptüm. Ağırca ve acele etmeden...

"Seni seviyorum. Ne kadar sevdiğimi ancak tahmin edebilirsin."

Yine öptüğümdeyse titreyen bedenim ağırlığının altında ezildi. Teninin sıcaklığı üşüyen halimi kor aleve çevirdi.

"Nazım'ı bilir misin orman gözlüm.
Diyor ki 'seviyorum seni,yaşıyoruz çok şükür der gibi.'"

Öyle seviyordum bu adamı.

Bana ettiği onca laftan sonra,tenimde vurarak bıraktığı onca izden sonra öyle bir seviyordum ki kendim bile şaşkınlıklar içerisindeydim.

Daha beni hiç tanımadan söylediği sözler hatırımda taptazeyken, sokak köpeği diyerek beni bir köpekle aynı mertebeye koymasını hatırlarken içim sızlasa da 'seni seviyorum' diye ağladı anlar,sevişleri ve sevişişleri her her şeyi çarşaflıyordu.

Kalbim onu affederken bir yandan da onu sürekli sürekli;her gün,her dakika,hatta her saniye katlanan bir sevgiyle seviyordum.

"O zaman yaşıyoruz çok şükür Bengi'm."

Ellerimi iki yanımda sabitlediğinde yavaş öpüşüne  karşılık verdim. Derin derin soluyordu. Kokumu içine çektiğini anladım.

Hasta halimi bertaraf etti onu isteyen tarafım.

Sarmaş dolaş olan ruhlarımız yerini sarmaş dolaş olan bedenlere bıraktı.

Kıyafetlerimiz tek tek sıyrıldı üzerimizden.

Parmakları içimde hareket ederken inleyişlerimiz ağızlarımızda kayboluyordu yine .

Bir ara zil çaldı. Kimdi bilmiyorum. Sonra açık perdeli camdan bir gölgenin üzerimize düştüğünü düşündüm.
Kuruntuydu besbelli.

Bilge yavaşça içimi kendiyle doldururken güzel gözlerini izlemeye çalıştım. O birleştiğimiz yeri izliyordu.
Bana baktı.

Yüzümün her yerini ayrı inceledi. İçim gitti.

Buz gibi olan ellerim avuçlarının arasında kalbim kadar olmasa da sıcacık oldu.

"Bazen gerçek değilsin diye düşünüyorum biliyor musun? Sımsıcak bedenin,geceler boyu beni eriten nefeslerin...sevişmelerimiz, kucağında olduğum anlar..."

İçimde yavaş yavaş hareket ederken aldığım hazla kıvranmama rağmen hızlanmasını istemek yerine tane tane anlattıklarını dinledim.

"Her şey sadece bir hayal ya da rüya olsa bile hiçbir göz böyle bakamaz Bengi. Her şey sahte bile olsa gözlerin her şeyden gerçek."

Alt dudağımı ağzının içine aldığında sözlerini idrak ettim yeni. Açık tuttuğum gözlerim doldu.

Bacaklarımı bacaklarına,kollarımı omzuna sardım..

Öpüşmeye devam ederken bu son hakkımızmışçasına sarıldım.

İçime boşalırken kasılan omuzlarına öpücükler kondurdum. İçimden çıkmasına izin vermeden öylece üzerime çektim koca adamı.

Benim ona,onun her bir zerresine ihtiyacım vardı.

***
Özür dilerim.

17.09.2022
20.20

YANGIN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin