Dirseğimi yastığa dayamış kollarımı karnına sardığım adamın güzel yüzünü izliyordum. Göz kapakları yeşil gözlerini gizliyordu. Boynunda ve omzundaki çilleri hafifçe öpüp kafamı kaldırdım. Sonra öpmek için tekrar eğildim. O kadar çoklardı ki hepsini tek tek öpmeye kalksam saatler sürerdi ama denemeye değerdi. Yavaş yavaş öpmeye devam ettim. Ben gibi olan kokusunu soludum.
Dün gece anlattığım şeylerden sonra öyle bir sarılmış öyle bir sarmalamıştı ki kokum tenine sinmişti.
Hafif gülüş sesiyle uyandığını belli edip bana dönmeye çalışınca sırtına yasladığım göğsümü ,boynuna gömdüğüm kafamı kaldırıp dönmesine izin verdim.
"Her ne kadar dün evim yanmış olsa da ömrüm boyunca bundan...daha güzel bir sabaha uyanmamıştım." Sessizce söylenip dudaklarımdan öptü.
Birkaç saniyelik öpüşü dün ve son iki haftadır bana davranışları hayalmiş hissinden kurtardı beni.
"Bugün birilerini bir güzel döveceğiz." tekrar kapattığı göz kapaklarını açıp anlamayarak baktı. Saf mıydı yoksa unutkan ya da ölümden dönmesini yapanların yanına bırakacak kadar iyi miydi bilemedim .
"Kimi döveceğiz? Yani döveriz sen iste yeter ki de..Kim?" Çenesini parmaklarımın arasında sıkıştırıp uykulu ve salak halini sevdim. Öne bükülen kırmızı dudaklarını dudaklarımın arasına aldım. İki dudağını birden emip bıraktığımda mırıldandı. Hoşuna gidiyordu.
"O yeşil gözlüyü döveceğiz." Dudaklarının üstüne konuştuğumda gülümsemesi soldu.
"Dövelim. Hatta dövmek az olur. Dövdükten sonra da asit dolu bir kovaya atalım. Parçalansın şerefsiz. İzlerini bulamasınlar." Ciddi ve hızlı hızlı konuşuyordu.
"Dilini yerim senin." homurdanmaya devam etmeyi kesip suratıma odaklandı. "Yesenee..." deyip dilini çıkardığında gülümsedim. Arsızdı bu he.
"Sok o dili yerine. Şimdi hazırlanıp işe gideceğiz. Daha bir de ailenle konuşman gerekecek. Çok işin var. Sonra yerim." Yataktan kalkıp dolaptan siyah dar kotumla geçen Bilge'ye verdiğim siyah kazağımı çıkardım. Üstümdeki tişörtü çıkarttım. Kazağı kafamdan geçirirken Bilge'ye döndüm. Beni izliyordu.
Göz kırpıp çenesinin ucuyla yatağı gösterdi.
Omuz silkip koşarak odadan çıktım. Sonumuzu hiç hayırlı görmüyordum. Arkamdan kahkahasını duydum. Şerefsiz...Birkaç dakika sonra üstünde kıyafetlerimle çıktığında hazırladığım ekmek arasını eline tutuşturup dışarıya çıktım.
"Berat ve Berkan'a da haber vereyim. İki elin nesi var. Dört elin sesi var. Daha çok döveriz." diye seslenip hızlı adımlarla bana yetişti.
Kolunu omzuma atıp saçlarımın üstünden öptü. Sebepsizce sırıttım ama sonra birileri gördü mü diye öne arkaya baktım.
Saat yediye yeni geldiği için kimse yoktu.Tamirhaneye geldiğimizde kepenkleri açtık. Bilge yol boyunca sessiz ve üzgündü.
"Üzülme orman gözlü."
"Nasıl üzülmeyeyim ki ama her şeyden önce canıma kastedildiği ve bir kız meselesinin bu kadar büyütüldüğü için üzgünüm. Bir de artık evim yok.
Babamla kalacağım mecbur." Ben de bir kız meselesi buralara kadar geldiği için üzgündüm. Dolu dolu olmuş yeşil gözlerini kaçırdığında sırtını duvara bastırıp ensesinden tutup kafasını birazcık eğdim.
Aramızdaki birkaç santimi ancak böyle aşabiliyordum.
Dudaklarımı gözlerine bastırmadan önce göz kapakları gözlerini örttü."Gerek yok başka bir yerde kalmana. Bende kalırsın. Benim evim senin evindir şu saatten sonra."
Bir damla yaş kapalı gözlerine rağmen yanağına süzüldüğünde avucumla sildim."Özür dilerim." dedi.
Neden dediğini biliyordum. Kendini hâlâ suçlu buluyordu ve benim bu kadar iyi davranmam daha da suçlu hissettiriyordu. Bana ise saçma geliyordu, onu seviyordum. Kötü davranmam söz konusu bile olamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANGIN
Historia Corta-Kolyeni bende unutmuşsun , akşam gel al. ×Yangında düşürdüm sanmıştım. -Yangın sayılır... (Ağır Roman filminden replik alıntısıdır .) (Kitabın asıl adı 'Memleketsiz'di çünkü Gazapizm-Memleketsiz dinlerken gelmişti aklıma ama sonra değiştirdim.Yine...