Bölüm Yirmi Bir :Yangın

2.3K 148 72
                                    

Gecenin bir yarısı otobüsten inip evime gidiyordum. Bu saate kalmamış olmam gerekiyordu. Kar yağışı durana kadar seferler iptal edilmiş olmasaydı tabii..
Seferler durdurulduğu için saatlerce otogarda beklemek zorunda kalmıştım. Her yerim ağrıyordu ve yorulmuştum. Yemek yemeye param olmadığı için bir yandan da açtım. Behran amcadan ilk işe girdiğim zaman fazla fazla avans aldığım için tekrar para istemeye yüzüm olmamıştı. Haftalığımı almama da iki gün vardı. Bu yüzden elimdeki para ancak yol masraflarımı karşılayabilmişti.

Ara sokaklardan geçerek evime ulaşmaya çalışıyordum. Bir gidebilseydim kendimi döşeğime atacak ve güzel bir uyku çekecektim. Tabi önce bir şeyler yiyecektim.

Evimin iki arka sokağına girdiğimde adımlarımı hızlandırdım. Gökyüzünde tek yıldız yoktu. Ay görünmüyordu.
Saat bir civarlarında olmalıydı. Kendime bir telefon almalıydım. Bu şekilde hiçbir şeyden haberim olmuyordu. Her neyse deyip yürümeye devam ettim.

Yuvasının nerede olduğunu bir türlü anlayamadığım baykuş uğursuz sesiyle öttüğünde tüylerim diken diken oldu. Annem 'Ne melanet yaratıklar.'derdi baykuşlar için. Uğursuzluk ve umutsuzluk dolduruyordu sesi içime.

Yokuş yukarı çıkarken evim henüz görünmemişti. Ellerimi dizime dayayıp soluklandım. Yukarıya daha dikkatli baktığımda karanlık gökyüzüne karışan gri dumanları fark ettim. Bir yeri yakmışlardı sanırım.
Ya da bir yer yanıyordu.

Sonra aklıma kocaman kırmızı harflerle yazılan 'İçinde olduğun bir zamanda da yakacağız.' sözleri düştü.

Dizlerime dayadığım ellerim titremeye başladı. Aldığım nefes boğazıma takıldı.
Benim lanetim miydi bu ?

Koşarak dik yokuşu çıktım. Gerçekten Bilge'nin evi yanıyordu. Sokağa yığılmış onlarca kişi arasında göz gezdirdim. Bir hengâme bekledim, bir gürültü...
Çıkan tek ses iki itfaiyecinin elleri arasındaki hortumdan püsküren suyun sesiydi.

Çıkan tek ses iki itfaiyecinin elleri arasındaki hortumdan püsküren suyun sesiydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kendi arkadaşları yoktu. Ya da ailesinden biri de...sadece bu mahallenin sakinleri. On saniye içinde gözümü kalabalıkta dolaştırdım. O yoktu. Bilge kendisi yoktu. Evinden ya da benim evimden başka bir yerde kalmıyordu ki o.

Ne yaptığımı, ne yapacağımı hiç düşünmeden koşarak itfaiyecileri geçtim. Eğer içeride kalmışsa ve yıkılmak üzere gibi görünen kapı pervazının ardında bir yerlerdeyse onu kurtaracaktım ya da onunla birlikte yanacaktım. Ona olan hislerimi bu kadar yeni kabul etmişken onu kaybetmeyi göze alabilir miydim?

Alamazdım.
Bu saatten sonra olmazdı.

Banu teyzenin bağıran sesini duydum. Daha yeni sessiz olan kalabalıktan şimdi durmam için sesler yükseliyordu. Dinlemedim.

Bahçe kapısından geçip eve girmek üzereyken belime dolanan kollarla geriye çekildim.
O dumana ve yanık kokusuna rağmen üstümdeki kazaktan daha belirgin olan kokusu geldi burnuma. Buradaydı. Hemen arkamdaydı.

YANGIN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin