Bölüm Otuz Dört : Buz Gibi Tenler

1.1K 64 23
                                    

Saatler su gibi akıp giderken boğazımın ve karnımın ağrısı giderek artıyordu. Uzun zamandır hastanede olduğumdan şu trajik hisler yeniden baş göstermeye başlamıştı ama tabi ki Bilge'yi yalnız bırakamazdım.

Baler yoğun bakımdaydı. Berat yıkık döküktü. Viraneye dönmüştü. Şimdi Bera'nın kucağında uyukluyordu. Bera'nın yüzünden ise ne düşündüğü zerre anlaşılmıyordu. Sabahtan beri sürekli çalan telefonunu en sonunda sessize almayı akıl edebilmişti.
Neden buradaydı,nasıl Beratla birlikteydi hiçbir fikrim yoktu ama zaten pek önemsediğimde söylenemezdi. Berat'a zarar vermeyip destek çıkıyor olması bile yeterliydi.

Elimi karnıma götürüp bulantısı geçsin diye baskılarken kafamı da dizlerime yasladım. Hasta olmuştum sanırım. Sadece kendimle ilgilenmek değil Bilge'ye destek olmam gereken bir zamandı ayrıca.

"Bengi,sen iyi misin? Ne oldu?"diyen sese doğru çevirdim kafamı. Çatallı çıkan sesini,boğazını ovarak geçirmeye çalıştı. Yüzüme uzattığı elleri beyazlaşmıştı. Damarları belirginleşmişti.

"Midem bulanıyor." diyebildim acıyan boğazımla. Dudaklarım ve boğazım kurumuştu. Yavaşça okşadı acışan dudaklarımı.

"Hasta olacaksın yine Bengi'm." Dudaklarımdaki parmaklarını yanaklarıma çıkardı. Kafamı dizlerimden kaldırıp avuçlarının arasına aldı. Bir şeyler yemediği halde tertemiz kokan nefesini yüzüme bıraktı. Her daim sıcacık olan dudaklarını alnıma bastırdı. Öylece bekledi. Kollarına tutundum.

Geriye çekildiğinde gözleri Bera ve Berat'ın olduğu yere kaydı. Ayaklanıp elini uzattığında ona tutunup ben de kalktım.

"Berat'a haber verip gidelim .Yoksa iyice kötü olursun." Tutunduğum elini bırakmadım. Arkadaşını bıraksın istemiyordum ama beni de bırakmasın istiyordum. İlk kez bencilce davrandım.

Bera ve Berat'ın yanına vardığımızda Berat uyuyordu. Kafasını Bera'nın göğsüne koymuş,gözleri yoğun bakımın camına çevrili uyuyakalmıştı.

Bilge diliyle dişi arasında "Kimi sevdiğini de öğrenmiş oldum böylece beyefendinin." diye homurdandı kıstığı koyu yeşil gözleri yoğun bakım odasının camına acıyla bakarken.

Sonra yeniden Bera'ya döndü.

"Bera, eğer bir gelişme olursa haber et. Biz şimdi gidiyoruz. Berat'a da sahip çık."

O kadar soğuk ve emir vererek konuşuyordu ki bir an kendimi askeriye de gibi hissetmiştim.

"Emrin olur şerefsiz." Bera da aynı benim gibi düşünmüş olacak ki ters ters cevap verdi.

Bilge kolunu belime sarıp destek olarak yürütmeye başladığında bir üst kata çıktık. Ameliyathane katı eksi birdeydi.Buz gibi bir yerdi. Hastaneden dışarı adım attığımızda titreyen bedenimin ısındığımı hissettim.

Ölüm kokan bu yer, insanın kanını donduruyordu.

Yavaş adımlarla eve yürümeye başladık ama sonra Bilge taksi durağının yanından geçerken beni yürütmek istemediğini söyledi.

Taksiye bindikten yirmi dakika sonra evimin önünde inmiştik. Anahtarı nasıl çıkardığımı bile hatırlamıyorum. Kendimi zar zor yatağa attım.

Umarım çabucak iyileşirdim de Bilge'ye yük olmazdım.

***

Berat

Bera'nın sıcacık kollarının arasından çıktığımda bu katın soğukluğu bedenimi yeniden esir almıştı. Baler'in yeşil gözleri sanki bir daha hiç açılmayacakmış gibi sımsıkı örtülmüştü. İzlediğim camın arkasından canım çıkana kadar ağlayıp bağırmak istiyordum.

YANGIN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin