"Bu arabayı tamir etmek zorunda mıyım? Ben seninle öpüşüp koklaşmak istiyorum." Bilge kavgadan geldiğimizden beri söylenip duruyordu. Kaputtan kafamı kaldırıp sorunun ne olduğunu anlama çabamdan vazgeçtim. Hâlâ çırak sayılırdım ve Bilge gibi tek bakışta şıp diye anlamam için kırk fırın ekmek yemek bile az gelirdi.
"Şimdi işimizi yapsak,ekmek paramızı alnımızın teriyle kazansak da akşam eve gidince öpüşüp koklaşsak olmuyor mu orman gözlüm." Önce surat asıp sonra yüzüne hin bir sırıtış yerleştirdi. Neler geçiriyordu aklından kim bilir?
Karşıya bakıp kimse var mı diye kontrol ettikten sonra ellerini belimin iki tarafına yerleştirdi. Elinin altından çıkıp kurtulmak kolaydı çünkü hiçbir hareketime direnemiyordu,yine de ben de ona uyup onun gibi ellerimi bel boşluklarına yerleştirdim.
"Daha dün dedim. İstediğin şeyi anlıyorum ama erken. Ya pişman olursan ya da ben pişman olursam. Ne yapacağız o zaman? Birbirimizden uzaklaşmak zorunda kalırız."
Sitemli yeşil gözleri yerini kırgın bakışlara bıraktığında acaba yanlış bir şey mi söyledim diye düşündüm.
Sadece içimden geçenleri ve gerçekleri dile getirmiştim. Bir şeyler yaşadıktan sonra birbirimizi istemezsek ne yapacaktık? Üstelik yaşanmışlıklar yanımıza kâr değil zarar olarak kalırdı."Bana böyle bakma Bilge. Biraz düşünürsen bana hak vereceksin."
Ellerini çekip ellerimi ittirdi. Boşu boşuna kırılmıştı bana."Artık sana yaklaşmayacağım. Ne zaman hazır olursan kendin gelirsin zaten." deyip işine döndü.
Kaputun içinden çıkardığı birkaç kabloyu incelerken ben de onun profilini izledim. Sabah uyandığında oluşan mutluluğu silinmişti. Yeşil gözleri boş bakmasa da üzgündü. Burnu akınca iç çekip akmasını engellemeye çalıştı. Tekrar akınca elimle burnunu silip yanağına dudaklarımı bastırdım. Üzgün olmasını istemiyordum.Tek istediğim azıcık aşinalıktı. Bir şeyleri öğrenmem ve alışmam gerekiyordu."Trip mi atacaksın?" Benden taraftaki çıplak koluna da dudağımı bastırıp bir iki saniye öptüm. Böyle davranırsa dayanamazdım.
"Trip atmıyorum." Elindeki işi bırakmadan bana dönüp "Bugün birlikte dışarı çıkalım mı? Sahilde çok güzel bir balıkçı var. Sen hiç Karadeniz balığı yedin mi? Parmaklarını yersin. Boşver tensel işleri... Olmuyorsa biz de kalpsel işlere bakarız."deyip tulumun içine giydiğim tişörtten açık kalan boynumu hep öptüğü gibi öptü. Hüznü yerini sevgisine bırakmıştı. Bana güzel kalpli derlerdi ama onun kalbi daha da güzeldi.
"Olur. İlk yemeğimiz olur."Normalde böyle şeylerin çetelesini tutacak biri değildim. Ya da ilkler veya sonlar çok da önemli değildi ama söz konusu kimsesiz bana kimse olan,her şeyiyle sevgisini veren Bilge'ydi.
Şu an burada olup onunla araba tamir ediyor oluşum bile özeldi."Allah'ım rica ediyorum,bugün güneş biraz daha hızlı batsın da çabucak akşam olsun." Yukarı doğru bakarak ettiği dua beni gülümsetti.
***
Berat
Onu takip etmeye başladığımdan beri her gün o kaldırımda arkadaşlarıyla birlikte, o sokak direğine yaslanarak bekleyen adam bugün tek başınaydı. Arkadaşları sabahki kavgadan ve Bilge'nin evini gerçekten yaktığını öğrendikten sonra kızgın olmalılar ki yalnız bırakmışlardı Bera'yı.
Durduğu sokak lambasının altında yüzündeki morluklar açık seçik belliyken kendime üzülmek yerine onun acısına üzüldüm. Dudağının kenarlarındaki patlaklar derin yarıklar oluşturmuştu.
Yaptığı şeyin karşılığında bu dayak azdı bile. Üstelik öldürmek ya da göz dağı vermek istediği kişi kardeşim dediğim adamdı. Yine de kalbim onu öyle bir seviyordu ki bırak kızmayı kızgın bile kalamıyordum Bera'ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANGIN
Conto-Kolyeni bende unutmuşsun , akşam gel al. ×Yangında düşürdüm sanmıştım. -Yangın sayılır... (Ağır Roman filminden replik alıntısıdır .) (Kitabın asıl adı 'Memleketsiz'di çünkü Gazapizm-Memleketsiz dinlerken gelmişti aklıma ama sonra değiştirdim.Yine...