Başlama tarihi?Aşk, ateş misalidir. Tutku kıvılcım yaratır ve bir ateş çemberi oluşturur. Kor olmadan kül olan insanların aşkı kısa sürer. En başından beri kor olanlarsa, birlikte cehennemi yaratır.
Peki ya, aşık olduğunuz insanla birbirinizin canını korumak için güçlerinizi birleştirip, bir savaş başlattıysanız? Biz bunu yapmıştık.
Ülkenin her bölgesinden ajanlar ve elçiler, hepsi ellerinde bir silahla etrafımda dikiliyordu. Binanın yüz metrelerce ötesinden başlanarak, her bir köşe başına korumalar yerleştirilmişti. Binanın giriş kapısının önüne beş kat derinliğinde çelik kapılar örülmüş, kilitleri mayınlarla çevrilmişti. Ellerim ve bacaklarımdan sıkıca bir sandalyeye bağlanmıştım. Ön görülemez biri olduğumdan çelik kapıların sayısı beşe çıkarılmıştı. Çünkü eğer ben dışarıya çıkarsam, ya da nişanlım içeriye girerse onların sonu olacağımızı biliyorlardı. Tüm önlemler bu yüzdendi.
Elçilik başkanı, çenemden sıkıca kavradı ve ona bakmam için kafamı geriye ittirdi. "Alin Mer Atasoy, Fransa baş elçisi. Bize ihanet etmeden önce ki sıfatın buydu."
Moraran yüzüme, onları sinirlendirecek kadar aldırışsız bir gülümseme kondu. "Biraz daha kalsaydım, senin yerini kapacaktım. İşinden olmadığın için sevinmelisin."
Kara eliyle çenemi bir kez daha kavradı ve bu sefer, gücün kendisinde olduğunu idrak ettirmek isteyerek parmakları arasında suratımı sıkılaştırdı. "Nişanlın gibi artık tüm ülkelerde aranan bir suçlusun. Bize ihanet ettiğin için öldürülecek kişilerin en başındasın, nereden bakarsan bak, sonunuz geldi..Gücünüz bu sefer bizi durduramaz."
Parmak uçlarında öfkenin en derin halini tenimden içeri mıhlamıştı ve artık damarlarımda, onları kızdırmanın zevki kulaç atıyordu. "Biz hala oyunumuzu oynamadık, bu kadar emin konuşma sonra fena üzüleceksin."
Çenemi neredeyse bir kağıt parçasıymış gibi öfkeyle avucunda buruşturdu. "Hala bir şansın var. Yaşamak istiyorsan, nişanlının imparatorluğun sistemine sızacaksın ve tüm bilgileri bize vereceksin." dedi dişleri arasından. Suratımı avucundan sertçe çektim ve gözlerine boş alaylı bakış göndererek, yeterli cevabı verdim. Yanağıma kulakları çınlatacak bir fiske indirdi. "Anlayacağın dilden konuşayım; Eğer nişanlının imparatorluğunu kendi ellerinle yıkmazsan, biz her birinizi öldüreceğiz."
Kafamı dimdik tuttum. Buraya getirildiğimden beri yediğim kaçıncı tokat olduğunu bilmiyordum ama her bir fiske için bir parmağını nasıl koparacağımı biliyordum. Metal tadı veren kanımı ağzımda topladım ve suratına tükürdüm. "Siz tükürüğümden yayılan mikrobu bile öldüremezsiniz, siktirin gidin. Nişanlım birazdan burayı başınıza yıkacak." Başkan cebinden çıkardığı mendille suratını silerken, bir zamanlar başları olduğum elçilere döndüm ve "Saçımı düzeltsenize, geldiğinde bana tekrar aşık olacağı kadar güzel gözükmek istiyorum." dedim akıllarıyla alay ederek.
Elçiler yerinden kıpırdamadı. Başkanın gözleri, ucu bucağı olmayan bir hırs çeliğine dönüştü ve saçımı kökünden tutarak yüzümü kendine eğdi. "Paris Barış Konferansındayız, hükümet ve mafya liderleri, her biri binayı koruyor. Yedi yirmi dört canlı yayındayız, o çelik kapıları aşması bile bir gün sürer ve o zaman da ne olur biliyor musun? İkinizde yerin yedi kat dibine gömülürsünüz. Eğer bunları yaşamak istemiyorsan, sistemin şifresini söyle."
Öfkeyle dudaklarımı ve gözlerimi aynı anda yumup, duyduklarımı sindirmek için kesik bir nefes soludum. "Tamam...Yaklaş söyleyeceğim." Başkan derin bir nefes verip elçilerine bir kez baktıktan sonra saç kökümü daha sıkı kavradı kulağını dudaklarımın hizasına eğdi. Ne yapacağımı asla anlayamazlardı. Dişlerimle kulağına asıldım ve vahşice ısırarak bir parçasını kopardım, herkes kısa bir an ne olduğunu anlamadı, ta ki başkanın acı bir haykırışla geriye çekilmesine kadar, ortamın havası birden ağırlaştı ve elçiler silahlarının emniyetini açtılar ve kafama doğrulttular. İğrenerek ağzımda ki kulak parçasını yere tükürdüm ve "Şifreyi öğrenmek isteyen başka biri kaldı mı?" diye inlettim etrafı, başkan ona mendil uzatan elçinin elinden sertçe alarak kulağına bastırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATLANTİSİN SINIRLARINDA +18
Teen Fiction(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar gelirse, sizden başlayarak tüm ülkenizi kana boğarım." Kalın erkeksi sert ses, kaya kadar keskin bir...