🎵 Clint Mansell - Lux Aeterna.
🎵 Jessie Ware - Hearts.
🎵 Daddy Yanke - Gasolina.
🎵 Three Days Grace - Fallen Angel.
-DOKUZUNCU BÖLÜM-
Cehennem yok,
Ama cennet, senin için çaldığım piyanonun
melodilerinde yandı.
Bir zamanlar herkesin yuvası vardı. İnsan oradan koparılsa da, bir daha geri dönemeyecek olsa dahi aslında oraya sürgündür, bu yüzden asıl yalnızlık bir sürgündür ve her zaman kelepçeleri gerektirmez. İnsanın en büyük sancısı hasretten gelir, çünkü her şey geçer gider ama bir tek hasret kalır. Öyle bir hissin içinde boğuluyorum ki, beni alıp ölen annemin çürümüş koynuna bıraksalar, bir tek orada nefes alırdım. Çünkü benim vatanım da, hayatım da annemin göğsüydü.
A.T.E.
Dünyanın her ülkesinde en az bir bankaya, adalara, havalimanlarına ve üretim fabrikalarına sahip olan o imparatorluk. Büyüklüklerinden ötürü, örgüt olmayı aşmış ve teşkilatlar arasında kendilerinden imparatorluk olarak söz edilmeye başlanmıştı.
Şimdiyse toplantılarını basmış, hepsinin bana silah çekmesine sebep olmuştum. Atlantis ve Dolunay hariç.
Onun tek bir saç teline zarar gelirse, buradan hiçbiriniz canlı çıkamazsınız.
Kaşlarım çatıldı, bu da neyin nesiydi şimdi?
Dolunay'ın sağ tarafında oturan orta yaşlardaki kadın "Bir kadın için, kendi imparatorluğuna katliam yapacak değilsin." dedi fakat daha çok sorar gibiydi. Gözleri bana kaydı. "Merakımı maruz görün ama, hanımefendi kim oluyor da, yıllardır aynı masada olduğun kişileri karşına almanı sağlıyor?"
Onu tanıyordum, Lydia Merinson.
Tüm gözler dikkatle Atlantis'e kaydığında dudaklarını yaladı ve net bir cevap verdi. "Karşımdakinin kim olduğuyla ilgilenmiyorum, kural basit, herhangi bir zarar görürse, bunun karşılığı aynı şekilde olur."
Konuşurken bana bakmamıştı bile fakat ben onun karşısında beni gördüğünde çıldırmasını beklerken, sakin kalması akıl karı değildi, gerçi beni boğmamak için her zerresine kadar kendisini zorladığını hissediyordum.
Diğer herkes istemeyerek silahlarını indirdi. Dolunay'da masadakilere silah tutmayı böylece bıraktı, kaşları çatık, bakışları netti. Sebepsizce ona sempati besliyordum. Burada bile fosforlu ceketlerinden vazgeçmemişti.
Kolumu tutmaya devam eden korumaya sert bir bakış attığım sırada, masanın sonlarından bir erkek sesi yükseldi. "Sırada bir kadın na-"
Kendi potansiyelimi belli etmemek için sustuğum bu saniyeler, bu adamın bana 'Sıradan' demesiyle son buldu. Kolumu tutan korumanın bileğini burkarak onu eğdim ve dizimle kafasına vurdum, bir hamle yapmasına izin vermeden dirseğimi boynunun arkasına geçirdim ve nefesini keserek onu bayılttım. Kafamı kaldırdığımda, şaşkınlığın yarattığı sessizlikle beni izleyen üyelere baktım, Dolunay hiç çekinmeden "Helal dayıoğlu." dedi , ona göz kırptığımda, Atlantis'in de alttan güldüğünü hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATLANTİSİN SINIRLARINDA +18
Teenfikce(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar gelirse, sizden başlayarak tüm ülkenizi kana boğarım." Kalın erkeksi sert ses, kaya kadar keskin bir...