Parmağının ucuna biraz nemlendirici krem süren Jungkook beni biraz daha kendine çekti ve dudaklarımın kenarlarına sürmeye başladı kremi. Bakışlarımı gözlerinden kaçırıyordum. Bir sebebi yoktu. Belki de vardı. Emin değildim. Sanki göz göze geldiğimizde içinden geçen her şeyi anlayacak gibi hissettiğimden korkuyordum.
"Neden yaptın ki bunu?" diye fısıldadı sessizce. Dudaklarım titredi ancak dişlerimi sıkıca birbirine bastırarak içimdeki ağlama isteğine karşı geldim.
"Yıkadım."
"Tenin soyulmuş. Tırnak izlerin de var bak."
Yutkundum. Bakışlarımı odanın etrafında gezdirdim. Okulun çıkış saati gelene kadar Jungkook'u görmemiştim. Sonunda sınıfa döndüğünde ise giderken ki halinden eser yoktu. Diğerleriyle beraber onların evine gelmiştik.
Duş almak için üst kata çıktığımda Jungkook beni odada beklemişti. Sanırım duşta ağlayacağımı bildiğinden peşimden gelmekle beklemek arasında kalmıştı ve sonunda da beklemeye karar vermişti. Bunun için ona teşekkür edebilirdim. Rahat rahat ağlamak, hiç değilse hislerimi bir şekilde dışarı yansıtmak iyi geliyordu.
"Pis hissettim." derken burnumu çektim. Kendimi ne kadar tutarsam tutayım gözyaşlarım yine yanaklarıma akmaya başlamıştı. Jungkook elini çekti ve şaşkınlıkla baktı bana.
"Sanki... Sanki kullanılmış gibi hissettim. İğrençti. Yıkadım çünkü... Çünkü... Beni öpmek istemezsin diye düşündüm. O-onun pis dudakları-"
"Neden öpmek istemeyeyim ki seni?"
Yanaklarımı tuttu. "Bak bana güzelim. Kaçırma gözlerini." Kafamı iki yana sallamak istedim. Jungkook alnını alnıma yasladı ve burnundan verdiği sıcak nefesi yüzüme çarptı.
"Ben saatlerdir sen rahatsız olursun diye dokunmaktan bile çekiniyorum, sen öpmek istemezsin diyorsun. Akıl kârı iş mi bu?"
Bana sımsıkı bir şekilde sarıldı. Hiçbir şey diyemedim. Yanağımı onun göğsüne yaslayarak kokusunun verdiği güven hissiyle biraz da böyle ağladım.
Jungkook uzun bir süre sessiz kaldı. Geri çekilip yüzüne bakmak istediğimde ise kafasını yan tarafa çevirerek bana engel oldu. Yanağına dokunarak bana dönmesini sağladım. Yaşlı ve kızarmış gözlerini gördüğümde gerçekten tam o an dünyamın tüm başıma yıkıldığını düşündüm.
Öfkeyle alt dudağını dişledi. "En başından belasını sikmeliydim onun. Senden hoşlandığını duyduğum an..."
Yanağına yol alan yaşı sildim hızlıca. Uzanıp sızlayan dudaklarımı da diğer yanağına bastırdım. Koluyla belimi sardı. "Özür dilerim Taehyung." dediği sırada hala yanağını öpüyordum. "Böyle boktan bir şey yaşadığın için özür dilerim bebeğim. Seni koruyamadım."
"Böyle konuşma."
"Özür dilerim."
"Senin bir suçun yok ki."
Onu böyle görmek kalbimi kırıyordu. Benim Jungkook'um kendini suçlayıp durmazdı. Bir şekilde, bana belli etmeden işini halleder ve her şey bitince de bana haber verirdi. Başkaları adına benden özür dilemezdi.
Hafifçe geri çekilip yanağında duran elimle onu yönlendirdim ve dudaklarımızı birleştirdim. Belimdeki tutuşu sıkılaştı. Gözlerimi kapatarak öylece durdum. Öpüşmedik. Dudaklarımız kıpırdamadı. Yalnızca durduk. Aslında durmadık da. Bu çok şeydi ikimiz için. Hiçbir şey ama aynı zamanda çok şey.
Bizi ayıran şey evin içinde duyulan zil sesi oldu. Korkuyla irkildiğim için Jungkook kolumu tuttu. O benim yanaklarımdaki ıslaklığı sildi, ben de onun gözyaşlarını temizledim. Sonunda gülümseyerek birbirimize baktık.
![](https://img.wattpad.com/cover/258457768-288-k816260.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
class b ✓
FanfictionHerkesin zorba diye tanıdığı Jeon Jungkook yalnızca sevgilisine karşı hassas davranan bir aşıktı. - Taekook ve diğer Kore idollerini içerir.