-Kim Taehyung-
"Tanrım," diye yakınan Yeonjun dikkatimi dağıtırken gözlerimi araladım ve kucağında oturduğum Jungkook'un dudaklarından ayrıldım. "Sizin yiyişmenizi izlemek için mi buraya geldik?" Bize iğrenir gibi bakması gülmeme neden oldu. Karşısında böyle bir görüntü varken izlemeyi tercih etmek yerine isyan etmesi biraz... Saçma gelmişti gözüme.
Telefonuyla ilgilenen Hoseok kıkırdadığında bende kendimi tutamayıp seslice güldüm. İsyan etmek için çok yanlış bir zamanı seçmişti. Onu buraya çağıra ben değildim, ben olsaydım da umrumda olmayacaktı. İki günde kendini bizden biri mi sanmıştı?
Jungkook'un kucağındaki yerimi düzeltirken kasıklarına sürtündüğümde Yeonjun'a inat seslice inledi. Dilimi dudaklarımda gezdirirken şeytani bir sırıtışla son kez ona bakmış ardından yeniden tüm ilgimi sevgilime çevirdim. Dudaklarımı onun boynuna bastırarak birkaç iz bırakma isteğiyle, dilim yardımıyla tenini emdim.
"Kime ne anlatıyorum ki?"
Kafasını geriye yaslayıp bana yer açan Jungkook sinirle nefesini üflediğinde kafamı kaldırmış ve yeniden Yeonjun'a dönmüştüm. Daha ben onu azarlamak için ağzımı açamadan "Cadılar geliyor." diye mırıldanan Yoongi ile dikkatim dağıldı.
Dünden beri ortalıkta görünmemişlerdi. Gerçekten kızın evini bulup o arabayı mahvettikten sonra başlarına ne geldiğini merak ediyordum. Yalnızca bir kez bu konuyu Jungkook'a açmaya çalışmıştım ama o net bir şekilde tavrını ortaya koyarak onlar hakkında konuşmak istemediğini söylemişti. Israr edecek hâlim yoktu. Ben de bayılmıyordum bu kızlara.
"Nasılsınız yedi cüceler? Ve pembe saçlı çocuk..."
Lisa oldukça neşeli bir şekilde bize elini sallayarak selam verirken yanımızda oturan Hoseok merakla kaşlarını kaldırarak onları süzdü. Yanlış bir şey yok gibi görünüyordu. Çok tuhaf, çünkü herhangi bir sebep yokken ortalıktan kaybolmaları mantıklı değildi.
"Asıl siz nasılsınız? Dün nerdeydiniz?"
Lisa bakışlarını doğrudan kucağında oturduğum Jungkook'a diktiğinde kaşlarımı çattım. Şimdi biraz daha düşünecek olursam bu işten sıyrılma ihtimalleri yok denecek kadar azdı. Ayrıca bu soru sorulur sorulmaz Jungkook'a bakması da neyin ne olduğunu açıklar nitelikteydi. Muhtemelen başları belaya girmişti ve bu yüzden gelememişlerdi.
Jungkook önüme düşen mavi saç tutamlarını geriye çekerken diğer eli hafifçe belimi sıktı. Kucağında yükseldim ancak o çekilmeme izin vermedi. Şu an karşısındaki bu dört kızla değil de benimle ilgilenmek istediğini biliyordum. Ama ben onlar gitmeden yeniden eski keyfime kavuşabilecek miydim, emin değildim.
"Bize o kızın babasıyla bağlantın olduğunu söylemeliydin, Jeon."
"Söylemek zorunda değildim. Söylemedim de."
Kollarını göğsünde birleştiren Jisoo acıyan bir bakış attı bize doğru. Kaşlarımı kaldırarak ona sorgulayıcı bir bakış attım. Her ne yaşandıysa ya da her ne bok dönüyorsa aralarında, bu bana böyle bir bakış atabilecekleri anlamına gelmezdi. "Bu bakışlar ne? Seni tanımasam cidden bize acıdığını düşüneceğim." Jimin'in benimle aynı fikirde olduğunu duyunca konuşmak yerine sessiz kaldım.
"Keşke söyleseydin Jungkook. Biz de bunu yapmak zorunda kalmazdık."
Lisa ağırlığını tek ayağına vererek elindeki telefonu çevirdi ve ıslık öttürdü. "Ne demeye çalışıyorsun?" diye sordum soğuk bir sesle.
Konuşmak yerine okulun girişini gösteren Jennie'yle kafamı çevirdim. Jungkook'un babası ve müdür, yanlarında iki adamla birlikte konuşuyordu. Yutkunarak Jungkook'a döndüğümde o tarafa bakma gereği bile duymadığını fark ettim. Bakışlarımız kesiştiğinde bana göz kırptı. Ardından ondan herhangi bir tepki bekleyen gruba döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
class b ✓
FanficHerkesin zorba diye tanıdığı Jeon Jungkook yalnızca sevgilisine karşı hassas davranan bir aşıktı. - Taekook ve diğer Kore idollerini içerir.