-23-

26.4K 1.6K 1.3K
                                        

- Kim Taehyung -

"Taehyung yapmıyorsa ben döverim bu kızı."

"Senindir." diyerek doğrudan Jieun'u gösterdim Lisa'ya. Bazen sadece insanlar beni sinir etsin diye dünyaya gelmişim gibi hissediyordum. Yeni yeni duygular keşfetmeye başlamıştım artık.

Kai'nin istediği gibi yemek için yakınlardaki bir kafeye gelmiştik ama Jieun'da burdaydı. Ben okuldan kaydını aldırır derken o daha çok giriyordu gözümüze. Jeon'u zor durdurduğum yetmezmiş gibi şimdi de dört cadı tutuyordum resmen.

"Yani Taehyung, seni anlıyorum ama bu kız da 'gel saçımı dola eline' diyor."

"Bu yaptığı yüzsüzlük. Özür bile dilemedi farkında mısınız?"

"Sanki özür dilese samimiyetine inanacaksınız." diye mırıldanan Kai eliyle garsonu çağırdı. Pekâlâ, Jieun sorun değildi. Onu bir şekilde halledebilirdik. Ama çevresindeki öğrenciler daha sinir bozucuydu. Herkes dedikodu meraklısı olmuştu resmen.

"Sorsan yumruk yemekten korkuyorlar." Jungkook arkasına yaslanırken "Al benden de o kadar." diyerek Namjoon'a hak verdi.

Bakışlarımı masaya dikip dikkatimi dağıtmaya çalıştım. Daha fazla oraya odaklanmak istemiyordum. Arkadaşlarımla yemek yemek için burdaydık, o kızı gözetlemek için değil.

"Ne yemek istersin?"

Jungkook o masayla daha fazla ilginmek istemediğimi anlar anlamaz hafifçe üzerime eğildi ve saçlarımı öptü. "Bilmiyorum... Burdaki hamburger menüsünü seviyorum. Hamburger olsun."

"Nasıl istersen."

Jungkook kendi siparişiyle beraber benimkini de verirken gözlerimi kısarak Jisoo'ya baktım. Bakışlarını Jieun'a dikmiş, her an o masaya atlayacak gibi bakıyordu. Ondan ve diğer üçünden her şeyi beklerdim. Sakiniz diyip adam pataklayan kişilerdi onlar.

"Dizlerinin üstüne çöküp özür dilemediği sürece sinirim geçmez. Siz iki mankafanın ne düşündüğü sikimde değil. Biz iki haftada yaşlandık resmen."

Yoongi'ye en masum gülümsemelerimden gönderdim ama onun yüzü beton gibiydi. Jieun'u affettim ya da umrunda değil demiyordum. Uğraşmaktan sıkılmıştım. Başka şeyler yapmayacağına da emin olamıyordum. Tehlikeli biriydi baa göre.

Ama haklılardı. Özür dilemeden onu rahat bırakamazdık. Zorla ya da isteğiyle, hiç fark etmeksizin özür dileyecekti benden.

"Mezun olmamıza da az kalmış."

"Sınavı da siktir ettik."

Sınav kelimesini duymak içimdeki ağlama isteğini ön plana çıkarttı. Ben daha bir fizik sorusu çözemiyordum, üniversite sınavında ne yapacaktım?

"Hepimizin bok gibi baba parası var. Gideriz bir yere, ne olacak?"

"Hm, sonra da babamdan dayak yerim. Adam bana bokunu bile vermiyor." Kai'ye dönüp kaşlarımı kaldırdım. Demek bu yüzden kendi işini kurmuş, illegal de olsa para kazanmanın yolunu bulmuştu.

Ne düşündüğümü anlamış gibi "Ekmeğimizin peşindeyiz." dediğinde güldüm. Çok geçmeden siparişlerimiz geldi. Burası okulun çıkış saatinde çok daha kalabalık oluyordu. Şuan daha çok günlük müşteriler ve bizim gibi okuldan kaçan öğrenciler vardı. Ağzıma bir patates atarken arkama yaslandım. Bakışlarımı çaprazımızdaki masadan çekemiyordum.

Burda olduğumuzu bildiği halde korkusuzca oturabiliyordu o sandalyede. Bir şeylerin yanlış gittiğine emindim. Bizden birinin adı geçince bile götü tutuşanlar varken bunca şeyden sonra Jieun hâlâ yüzsüzlük yapıyordu.

class b ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin