26. Bölüm | Ölümün Gözü

408 81 105
                                    

(Bölümlerin gelme sıklığı sizin kitaba verdiğiniz ilgiye göre değişiklik gösteriyor. Sizden tek isteğim bol bol yorum yapmanız, hiç olmazsa bir iki yorum atmanız. Teşekkür ederim.)

-Can iyi misin?!!

-Ne...

-Kendine gel bir şeyin mi var!!??

Sude bağırarak konuşuyordu. Can'ın ise başı dönmüş, sersemlemiş bir şekilde yattığı yerde doğrulmaya çalışıyordu. Sağ elini yere koydu ve ondan destek alarak doğruldu. Kolundan destek alarak dik durmaya çalışırken, diğer eliyle de yüzünü ovalıyordu.

-...iyi mi...? ...niye etr... kan? ...bek... geli...!!

Sude, bir koşu odadan çıkmıştı. Can, Sude'nin dediklerinin sadece bir kısmını anlayabilmişti. Can yavaşça kendini yatağa doğru sürükledi ve yatağa yaslandı. Kafası yavaş, yavaş yerine geliyordu. Sude odaya bir bardak su ile gelmişti. Hemen Can'a doğru uzattı. Can sersem bir şekilde bardağı alıp biraz su içmeye çalıştı. Bir bardak suyu bitirememişti bile. Kalan suyu yavaşça başından aşağı döktü.

-İy-iyiyim...

-Neren iyi? Saçmalama! Bekle diğerlerine de haber vereceğim.

Sude ani bir hareket ile ayağa kalkmaya yeltenmişti. Can ise hızlı bir refleks ile Sude'yi kolundan tuttu. Gücünü ayarlayamadığı için fazla sert tutmuştu ve Sude'nin kolu berelenmişti.

-Ac-acıyor...

"Ço-çok güçlü... Bu durumda bile çok güçlü..."

-Kimseye bir şey söyleme.

-Ta-tamam...

-Rahat bırak beni.

Can kısık ve yavaş bir şekilde konuşuyordu. Konuşurken ise anlına düşmüş saçlarının arasından yere bakıyordu. Sude istemsizce korkarak yavaşça odadan çıktı. Odadan çıktığında kolunu ovalayıp, koluna baktığında şimdiden morarmıştı. Sude koluna buz koymaya gitmişken, Can yavaşça yerden kalkıp banyoya yöneldi. Duvardan destek alarak yavaş adımlarla yürüyordu. Zihni sarsılmış gibi hissediyordu. Sanki beyni patlayacak gibiydi. Zar zor banyoya girdi ve üstündeki pantolonu çıkarttı. Soğuk suyu açtı ve kendini yere bıraktı. Yavaşça sırtı duvara sürterek oturur pozisyona kaydı. Üstüne buz gibi su dökülürken kafasını dizlerinin arasına getirerek yere odaklanmış bir şekilde bakıyordu. Hafifçe gözünü kapatıp bayılmadan öncesini düşündü. Yaşadığı psikolojik hasarı, fiziksel acıyı, her şeyi bir bir hatırlamaya başladı.

-Niye, niye karışıyorsun ki! Niye başkalarının kavgasına karışıyorsun?! Bu acıya değdi mi? Sana ne, seni alakadar etmeyen bir aile, neden bu acıyı çekmek zorundasın ki?!

Bunları düşünürken yerdeki mermere hafifçe vurmuştu fakat bu darbe bile mermeri kırmaya yetmişti ama Can buna aldırış etmedi. Yavaşça duvardan destek alarak ayağa kalktı. Suyu kapattıktan sonra aynaya doğru yöneldi. Soğuk su ile duş aldığı için ayna buhar yapmamıştı. Elleriyle lavaboya yaslanıp aynaya bakıyordu. Kendi gözünün derinliklerine dalmış bir süre öyle durdu. Dalgalı simsiyah saçlarından yere su damlıyordu. Bazıları ise yüzünün kenarlarından kayıp gidiyordu. Can'ın gözünün beyazı kızarmış bir şekildeydi, daha dünkü cezayı atlatamamıştı. Yavaşça doğruldu ve iki eliyle anlına düşen saçını geriye attı. Islak dalgalı saçı arkaya zorlanmadan yatmıştı. Asılı olan havluyu aldı ve yüzündeki ıslaklığı sildi. Sonrasında ise yavaşça vücudunu kuruttu. Duşa girmeden önce çıkarttığı birkaç parça kıyafeti de envanterine koyup yenilerini çıkarttı. Siyah bir pantolon üstüne koyu kırmızı kapüşonlu bir t-shirt giydi ve sonrasında duştan çıktı. Artık daha stabil ve istikrarlı yürüyordu. Az da olsa toparlamıştı. Odadan çıktı ve yemek sofrasına indi.

Oyuncu - Ölü HükümdarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin