33. Bölüm | Her Son-

281 48 21
                                    



(Bölümlerin gelme sıklığı sizin kitaba verdiğiniz ilgiye göre değişiklik gösteriyor. Sizden tek isteğim bol bol yorum yapmanız, hiç olmazsa bir iki yorum atmanız. Teşekkür ederim.)

Sanırım korktun... Az önceki ses yine konuşmuştu. Ben ise bu sesi sanki ilk defa duymuş gibi yine korkmuştum. Sesin susmasının ardından odanın ışıkları kendiliğinden aydınlanmıştı. Oda aydınlandıkça odanın içinin az önceki odaya benzer ama yapılan malzemelerin daha kaliteli olduğunu anlıyordum. Sanki bir kralın odasıymış gibi detaylı ve güzel işlenmiş duvarlar. Pahallı gözüken taşlar ile kaplıydı. Odanın sonunda ise kırık bir taht ve tahtın üstünde oturan...

Ölümün sureti misali karanlığa gömülü bir varlık... Bu varlığın gözlerinden çıkan koyu duman ve bedenini saran ölüm kokusu... Tahta otururken sol eline yaslanmış, sağ eli ile de tahtın kolunu tutmuş bir vaziyette bekliyordu. Ondan yayılan aura bile onun ne kadar tehlikeli olduğunu söylemek için yeterliydi. Tahtın yanında, tahta yaslanmış bir şekilde bekleyen siyah kılıç ise ihtişamı ile binlerce canlının kanıyla yıkanmış gibiydi. Bu silah çok uzun savaşlar sonrasında paslanmış bir görüntüye sahipti. Tamamen koyu tonlarda olmasının yanı sıra mavi detayları ile birlikte kendini belli eden bir yapısı vardı. Son olarak tahtın üstünde hareketsiz bir şekilde duran bir karga vardı.

Daha ne kadar korkakça duracağımı sorgularken titrek ve gür sesimle bağırdım. "Sende kimsin?". Bir süre sessizlik olduktan sonra tahta oturan kişinin iğrenç ve kulak tırmalayan kahkahası tüm odayı sarmıştı.

-Ben kim miyim? Ben senden önce seçilmiş Ölü Hükümdarıyım, yani şu anlık bu beden sadece gücümün bir parçasını barındırıyor olsa da... Yoksa bu iğrenç insan vücudu ile ne işim olur ki?

O canavarımsı görünüm sadece bir insan bedenine mi aitmiş? Bu bedene ne olmuşta bu görünüşe sahip olmuş? Ayrıca bu baskı sadece gücünün bir kısmına mı ait? Nefes almakta bile zorlanıyorum.

-Senin gibi biri neden ölü hükümdarı olarak seçildi bilmiyorum ama seni bizzat kendim sınamak istiyorum.

Tahtın üstüne oturmuş yaşlı fakat güçlü olduğunu belli eden insan vücuduna sahip yaratık yerinden kalktı. Sağ eli ile tahtına yaslanmış kılıcını eline aldı. Uzun kılıcı sanki sopa kullanır gibi çok rahat bir şekilde kullanıyordu. Birkaç adım attıktan sonra önünde dumanlar içinden iki tane canlı çıktı. Bu ikisi de diriltilmiş canavar olduğu belliydi. Ayrıca ikisinin de vücut yapısı insanı andırıyordu. İnsan mıydı yoksa insanımsı canavarlardan mıydılar?

Dumanlar içinden çıkan canlılardan birinin boyu iki metre civarındaydı. Vücudu biraz yapılı gibi dursa da çok da cüsseli sayılmazdı. Ayrıca vücudu tamamen siyah bir zırh ile kaplıydı, ayrıca sırtında da griden siyaha doğru renk geçişi yapan bir pelerin vardı. Boynunun kenarlarında hayvan yelesini andıran tülü bir şeyin olması dışında kafasındaki siyah miğferin gözlerinden sadece mavi bir ışık belli oluyordu. Elindeki silah asıl dikkat çeken kısmıydı. Neredeyse üç, dört metre civarında bir mızrak taşıyordu. Keskin kısmı ise neredeyse sapı kadar uzundu. Mızrağından mavi dumanlar ve parlamalar çıkıyordu.

Yanındaki diğer canlı ise daha kısa ve zayıf yapılıydı. Vücudunun etrafı kumaşlar ile sarılıydı. Hatta yüzü bile kumaşlarla sarılı biriydi. Vücudunda açık hiçbir yer gözükmüyordu. Kafasında taktığı şapka geniş ve düz bir yapıdaydı ve kanarları sanki keskinmiş gibi gözüküyordu. Elinde ise el yapımı gibi duran kısa kılıç tutuyordu. Kılıcın keskin kısmı uzun savaşlar sonrası yıpranmış bir yapıdaydı, sapı ise vücudunu saran kumaşa benzer bir kumaş ile sarılmıştı.

Oyuncu - Ölü HükümdarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin