30. Bölüm | Taciz

340 50 70
                                    

(Bölümlerin gelme sıklığı sizin kitaba verdiğiniz ilgiye göre değişiklik gösteriyor. Sizden tek isteğim bol bol yorum yapmanız, hiç olmazsa bir iki yorum atmanız. Teşekkür ederim.)

-Cidden birini öldürmeyi bu kadar kolay mı sanıyorsun?

Evet elimde bir çok insan can vermiş olsa da karşımdaki kişinin bu durumdan muzdarip olduğu her halinden belli oluyordu. Kan ter içinde kalmış bir şekilde hızlı soluk alıp veriyordu. Benim aksime daha kimseyi öldürmemişti.

Sağ elimi envantere soktuğum gibi hançerle birlikte çıkarmam bir olmuştu. Hançerimin kabzasını sıkıca tutup adama doğru yürürken, yaptığım şeyin yanlışlığı dikkatimi çekti. Evet, karşımdaki karaktersiz bir orospu çocuğu gibi de dursa, onu öldürmem için yeterli bir sebep yo- aslında var, ama böyle bir durumda başımın belaya girip daha çok sıkıntı vermesini istemiyorum desem daha doğru olur.

Elimdeki hançeri envanterime koyduğumda karşımdaki adamın rahatlar bir şekilde iç çektiğini işitmem bir oldu. Bu sinirime dokunmuştu, sanki ona bir şey yapamayacağım düşüncesinde bana bakıyordu. Az önceki titremesi geçmişti.

Çenemi ve yumruğumu sıkmış yürüyordum. Hızlı bir şekilde ileri atıldığımda şişko ne olduğunu anlayamamıştı. Gerilip karnına sert bir yumruk attım, öldürmeyecek düzeyde ama sanırım sinirime hâkim olamamış olmalıyım ki kemiklerinin kırıldığını ve birkaç organının ezildiğini hissettim. Belki de şu anda iç kanama geçiriyor bile olabilirdi. Evet, sadece yumruk atarak ölmesine sebep olacak bir hasar vermiştim.

Yanındaki korumalar izlemek ve izlememek arasında ki seçimin sonucunu vermiş olacaklar ki izlemeyi bırakıp harekete geçmeye yeltendiler.

-Kıpırdamayın, eğer sonunuz onun gibi olsun istemiyorsanız.

Sesim boğuk ve tok bir şekilde çıkmıştı. Bu onları korkup tekrar ikileme düşmelerine sebep olmuştu. Ben ise başımın sonra ağrımaması için hızlı bir şekilde arkalarına geçtim. Onların gözünde Flash'dan bir farkım olmasa gerek. Arkalarına geçip tek darbede bayıltmam uzun sürmemişti. Artık oda da ayık sadece üç kişi vardı. Biri zorbalığa uğramış kişiyken diğer ikisi de ben ve şu ölmek üzere olan şişkoydu.

Doğru, ölmek üzere olan şişko... Adama yaklaşıp birazcık manamı israf etsem de iyileştirdim. Fakat tatmin olmamış gibi hissediyordum. İçimdeki açlığı susturamamıştım. Adamın yakasından tutup kaldırdım. Boştaki elimle adamın yüzüne tokat attı. Adam sersemlemiş bir şekilde bakıyordu. Ne olduğunu anlamıyormuş gibi bir hali vardı. Tekrar vurdum. Bir daha vurdum. Tekrar. Bir daha...

Ne kadar vurduğumu saymayı bırakmıştım ama o kadar çok vurmuş olmalıyım ki diğer ayık adam bana korkuyormuşçasına bakıyordu. Bi diğer adama, bi şişkoya baktım. Şişkonun yüzü güzel morarmış ve kanlar içinde kalmıştı. Umarım ölmemiştir...

-Yaşıyor musun? Hmm, yaşıyor gibisin, sorun yok desene.

Adamın yakasını bıraktığım gibi yere yığıldı. Diğer adama yaklaştım ve kulağına eğildim. Kısık sesle "Eğer iyi bir çocuk olursan şirinleri görebilirsin... ama olmazsan benim gelmemden kork." diye fısıldadım. Adamın hayatındaki en korkuttuğu anı bu olabilirdi bence. Belki de içinden keşke gelmeseydi de ölseydim diye geçiriyor bile olabilir. Neyse ben görevimi yerine getirdiğimi düşünüyorum. Saat çokta geçmeden bekleme salonuna gitsem olacak.

Arkamda iz bırakmamaya özen göstererek, lavabonun kapısından çıktığım gibi çok hızlı bir şekilde mekândan uzaklaştım. Zaten uzaklaşırken kapıdaki baygın elamanların kendilerine gelmeye başladıklarını görmüştüm. Yakında içerideki adama müdahale edeceklerdir. Benim ardımdan ise zorbalığa uğramış adam çıktı, sağlığı da gayet yerinde gibiydi.

Oyuncu - Ölü HükümdarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin