34. Bölüm | -Yeni Bir Başlangıçtır

268 43 17
                                    

(Bölümlerin gelme sıklığı sizin kitaba verdiğiniz ilgiye göre değişiklik gösteriyor. Sizden tek isteğim bol bol yorum yapmanız, hiç olmazsa bir iki yorum atmanız. Teşekkür ederim.)

Kalbim parçalanmış bir şekilde sırt üstü yere düştüm. Gözlerim ise çoktan kapanmıştı. Vücudumdaki tüm kanın zemine akışını hissedebiliyordum. Vücudum taş kesilmişti. Artık hiçbir şey hissetmiyordum, geriye sadece derin bir karanlık ve soğukluk kalmıştı. Ne hareket edebiliyordum ne de bir şeyler hissediyordum, hiçlik dedikleri şey bu muydu? Ölümden sonra bu mu vardı?

Bu kadardı sanırım... Sanırım... Her şey... Burada son buldu...

Vücudumda, göğsümün ortasında bir sıcaklık hissettim. Boşluğun içinde, karanlığın dibinde, soğuk ile iç içeyken göğsümde bir ateşin tomurcuklandığını hissettim. Çok geçmeden kalp atışlarımın yavaş bir şekilde kendini belli ettiğini fark ettim. Çok yavaş ve aralıklarla olsa da attığını hissedebiliyordum.

Derin bir şekilde nefes alarak uyanmam uzun sürmedi. Derin bir nefesin üstüne öksürmemle birlikte ağzımdan tekrar kan gelmişti. Gözlerimi beni öldüren kişiyi aradığında, tahtta bulmuştu. Bana tatmin olmuş gözlerle bakıyordu. Gözümü sonrasında göğsüme cevirdim. Göğsümden siyah bir alev çıkıyordu. Bu alev az önce hissettiğim sıcaklık mıydı bilmiyorum ama göğsümdeki yarığı çoktan iyileştirmiş ve kaybolmuştu.

Ellerimden destek alarak ayağa kalktım, bu sırada üstümdeki zırh dikkatimi çekmişti. Yüzüm dışında her yerimde siyah bir zırh vardı. Kumaş bir zırh gibi görünse de çelik kadar sert olduğunu hissedebiliyordum. Değişik şekillerde kabartmalar bulunuyordu. Eldivenimde aynı kabartmalar mevcuttu ayrıca parmak uçlarımda siyah metalden yapılmış pençeler vardı. Omuzlarımda ise çakala benzer modeller işlenmişti. Dişleri sivri ve keskin duruyordu. Zırh çenemin altına kadar devam ediyordu ve tüm vücudumu kaplıyordu.

Tabi ki bu sırada Can fark etmemişti fakat saçları sanki rüzgârdaymış gibi dalgalanıyordu ve saçının aralarında mor saç telleri de vardı. Göz rengi de mora dönmüştü, aynı yetenek kullandığı zamana benzerdi fakat bu sefer göz bebekleri yılan gözü gibiydi. Bu sırada siyah ve mor karışmış saçı dalgalanmayı yavaşça bıraktı.

Kendimi şu anda limitlerimi aşmış gibi hissediyorum...

[Kısa süreli olsa da ölümü tattınız!]

[Ölüm sizi ilk ve son kez kucakladı.]

[Varlığınız "Karanlık" ile bir bütün oldu.]

Son kez diye vurgulamaları bir kere daha dirilemeyeceğim anlamına geliyor sanırım.

[Yetenek: Anubis'in Elçisi]
[Açıklama: Yetenek aktif olduğunda ölülerin koruyucu tanrısının kutsamasını elde edersiniz ve vücudunuz karanlık ile sarılır. Karanlık tüm yaralarınızı iyileştirir, mananızı yeniler ve vücudunuzu koruyan ve güçlendiren bir zırha dönüşür. Anubis'in gücü sayesinde diriltebileceğiniz canlıların limiti kaldırılır fakat bu güç ile diriltilen canlıların ruhu bu güç bittiğinde parçalanır. Bu hale geçmeden önce bekleme süresine girmiş tüm yeteneklerinizin bekleme süresi sıfırlanır ve bu haldeyken yeteneklerinizin bekleme süreleri azalır. Bu süreç boyunca iyileşme ve mana yenilenmesi kazanırsınız. Anubis'in gücünü maksimum yarım saat ödünç alabilir ve bu halde durabilirsiniz.]
[Bekleme süresi: 2880 saat]

Bu özellikler deli dehşet bir şey olsa da iki bin sekiz yüz seksen saat demek tahminlerimce yüz yirmi güne eşit ve bu bekleme süresi çok fazla. Yine de bu haldeyken neredeyse durdurulamazım. Bu haldeyken şu önümdeki sikik suratlıyı yenebilir miyim acaba? Denemeden bilemeyiz!

Oyuncu - Ölü HükümdarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin