29. Bölüm | Yolculuk

345 58 30
                                    

(Bölümlerin gelme sıklığı sizin kitaba verdiğiniz ilgiye göre değişiklik gösteriyor. Sizden tek isteğim bol bol yorum yapmanız, hiç olmazsa bir iki yorum atmanız. Teşekkür ederim.)

Sesi az ve güçlükle çıkmasına rağmen hala pes etmemiş, af dilememişti. Yoksa öleceğini bildiği için mi böyle bir şey yapma gereksiniminde bulunmamıştı? Neyse, ne olduğu önemli değildi. Can elindeki bıçağa mana kontrolü ile mana yüklemesi yaptı. Hatta kalan manasının çoğunu bu bıçağa aktardı. Bıçağı tek hamlede adamın kalp kısmına sapladı. Saldırının etkisi ile adamın ağzından akan kanlar kıyafetine doğru süzülürken, kalbi ise parçalanmıştı.

Can güçlükle bir iç çektikten sonra yere tüm ağırlığını bırakarak oturdu.

[Cezaya Kalan Süre: 0:00:34]

-Son otuz saniye...

[Cezaya Kalan Süre: 0:00:18]

[Cezaya Kalan Süre: 0:00:06]

[Cezaya Kalan Süre: 0:00:00]

Can kalbine yüzlerce iğne saplanmış gibi bir acı hissetmesi ile birlikte göğüs kafesini tutması bir oldu. Çok şiddetli bir acı olmasının yanında önünde de birkaç bildirim paneli açılmıştı fakat gözlerinden akan yaşlar yüzünden bildirimi okuyamıyordu. Aynı sırada ağzının kenarından akan kanlar kıyafetinin içine doğru akın ediyordu. Bir süre bu acıyı yaşadıktan sonra zar zor kendine gelebilmişti. Acıda neredeyse tamamen geçmiş gibiydi.

-Önceki kadar canımı yakmadı. Ya acıya dayanıklılığım artıyor ya da bu sefer cezam daha azdı.

[Ek ceza, seviye düşürülmesi uygulandı.]

[Seviyeniz, 30'a düşürüldü.]

[Her statınız 6 puan düşürüldü.]

[Güç: 128 > 122]

[Mana: 173 > 167 +20]

[HP: 62 > 56]

[Dayanıklılık: 82 > 76]

[Çeviklik: 92 > 86]

-Siktir amına koyim! Bu ne lan?! İki seviye düşürdüğü yetmez gibi birde 30 stat puanım düştü. Neden canımı az yaktığını şimdi anladım...

Can yavaşça ayağa kalktı. Az önceki cezanın üzerine biraz sersemlemiş gibi bir hali vardı. Etrafına göz gezdirdi. Savaş sonrasında ev harabeye dönmüştü. Birçok eşya ve oda kullanılmayacak hale gelmişti. Etrafına biraz daha göz gezdirdikten sonra az önceki öldürdüğü adamın bedeninden koyu mor tonlarında bir sisin çıktığını gördü. Şu ana kadar buna benzer sisleri genelde tekrar diriltebileceği canlılar üzerinde görmüştü. "Acaba olabilir mi?" dedi içinden yavaşça cesede yaklaşır vaziyette.

Cesedin yakınlarına geldiğinde ellerini cesedin dışına akın eden sise yaklaştırdı kısık ve derinden gelen bir ses tonu ile "dirilt" diye fısıldadı. Cesedin etrafındaki sis tam ters yönde, vücudun içine doğru akın etmeye başladı. Bir anda sis etrafa patlama misali yayılınca Can birkaç adım geri çıkmak zorunda kaldı. Sisin içinden yavaşça bir figürün doğrulduğunu gördü. Sis kaybolmaya başladığı sırada bu figürün az önceki dövüş sanatçısı olduğu belli oluyordu. Sağ dizinin üzerine çökmüş başı eğik bir şekilde Can'ı selamlıyordu. Bu kişi insanı andırmayan sureti ile canavardan farksız bir görüntüye sahipti. Eski uzun ak saçlarının yerine mor alev misali dalgalanan bir duman, eskisine nazaran daha uzun ve cüsseli vücudu ile ihtişamlı bir şekilde kendini belli ediyordu. Kıyafetleri yerini savaş zırhına bırakmışken, yumruklarında muştayı andıran üstünde körelmiş çivileri olan sargı ile sarılmış bir şekildeydi. Yüzü az önceki ölen adamı andırmamasının yanı sıra belli bir surata da sahip değildi. Saçının yerini almış dumanların altında siyah belli olmayan bir surat vardı. Yüzünde dikkat çeken tek şey gözleriydi, mor bir şekilde karanlığın içinde ölümü temsil ediyordu. Yüzünün belirsizliği ve diğer her şeyi ile birlikte tehlikeli olduğu belli oluyor, etrafına korku yayıyordu. Can karşısındaki dirilttiği şeyin mümkün olup olmadığını anlamaya çalışırken bir anda önüne çıkan bildirim ile şaşkınlığı başka bir şeye yönelmişti.

Oyuncu - Ölü HükümdarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin