☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎
Keşke yaz mevsimi kapatılsaydı.
Hava aşırı sıcaktı. Ter içinde uyanıp duş almıştım ancak bunun bile faydası olmamıştı. Üzerimdeki tişörtü çekiştire çekiştire adımlarımı salona yönlendirdim. Bir de evinizde klima yoksa sıcağa katlanmak daha zor bir hâl alıyordu.
"Hani eve klima alıyordu bu adam... Yaz bitecek neredeyse..." Elimi yüzüme doğru sallarken kendi kendime konuşuyordum. Evimi özlemiştim. Odamı, klimanın altında uyuyakalıp, ablamdan bir ton azar işitmeyi fazlasıyla özlemiştim.
"Daha yaza yeni girdik Çağrı."
Ablamın arkamdan gelen sesiyle irkildim. Omzumun üzerinden arkaya bakıp kaşlarımı çattım.
"Sen gitmemiş miydin ya?"
"Şimdi çıkıyorum!" dedi mutfağa geçerek. Görmese de başımı salladım.
Canım sıkılıyordu. Boş boş etrafa bakınıp kendimi koltuğa bıraktım. Telefonu elime aldığım gibi sosyal medyada dolanmaya başladım. Mesaj gelmediğini gördüğüm hâlde tek tek kontrol ediyordum. Gözüm görmese olmuyordu sanki.
En son Yıldız'la konuşmuştum. Üst sıralarda diğer arkadaşlarımın konuşması varken Yekta'yla olan konuşmamız aşağıda kalmıştı. En son dün akşam yazmıştım ona. İki gündür sadece ben yazdığımda cevap veriyordu, kendisi yazmıyordu. Ben de yoğundur diye rahatsız etmek istemiyordum açıkçası.
Direkt camın altında uzandığım için sıcak hava yüzüme yüzüme vuruyordu. Nefesimi bezgince verip oturduğum yerde doğrularak üzerimdeki tişörtü bir çırpıda çıkarıp rastgele bir yere fırlattım. Yeniden arkama yaslandığımda yüzümde memnun bir gülümseme vardı. Ancak bu memnun ifadem sadece iki saniye sürmüştü. Ablamın hâlâ evde olduğunu hatırlayarak tişörtü yerden alıp daha düzgün bir şekilde koltuğa bıraktım.
"Dünya varmış..."
Kapıdaki her kimse, bunu dememi ve koltuğa yayılmamı bekliyormuş gibi zile bastı. Sabır dilercesine bir nefes çektim içime.
"Çağrı, kapıya bak ablam. Barış çıkmıştı, anahtar almayı unutmuştur." Oflayarak kapıya kadar ilerledim.
"Çıkarken anahtar almayı ne zaman unutmayı bırakacaksın acaba-..."
Gördüğüm kişiyle aniden sustum. Yekta yüzündeki kocaman gülümsemesiyle bana bakarken, ben dudaklarım aralık bir şekilde şaşkınlıkla karşılık veriyordum ona. Ancak o benim gibi sadece gözlerimin içine bakmakla kalmadı...
Gülen yüzünün anbean değişmesini dikkatle izledim. Bakışları önce çıplak üstümde, ardından şortun açıkta bıraktığı bacaklarımda gezindi. Sert bir şekilde yutkunduğunu hareket eden adem elmasından anlamıştım. Bakışlarım elinde tuttuğu poşete kaydığında parmaklarını nasıl sıkılaştırdığı gözümden kaçmadı. Kol damarları gerilmişti. O an benim boğazımda da yutkunmamı gerektirecek bir yumru oluşmuştu. Bana göre yeşile de maviye de çalan gözleri, koyulaşmıştı.
Boğazımı temizleme ihtiyacı duyarak gözlerimi kaçırdım. Kendimi zorladığımda dudaklarımdan, "Yekta..." dökülmüştü.
"Çağrı..." Kısık çıkan sesi aynı zamanda boğuk geliyordu. Gözlerini kapatıp birkaç saniye öylece durup küçük nefesler alıp verdi.
"Hoş geldin," dedim hafif tebessümle. Kapıyı biraz daha açarak geçmesi için yana çekildim. Ağır ağır araladığı gözlerini kocaman açarak önce etrafa bakmış, ardından hızla içeriye girerek kapıyı kapatmıştı. Bu acelesi karşısında kaşlarımı çatarak yüzüne baktığım sırada elini saçlarından geçirip ensesine götürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbe Sadık || 𝐁𝐱𝐁
Teen FictionAynı kadın tarafından aldatılan iki erkek. Kırgınlıkları, öfkeleri ve güven problemleri vardı. Belki de bu iki genç yaralarını sarmak için birbirlerine ihtiyaç duyuyordu... Kim bilir?