[34]

10.8K 613 214
                                    

Bölümün uzunluğu için şimdiden kusura bakmayın...

☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎

Yemek yedikten sonra herkes kendi odasına çekilmiş ve akşama yapılan plan için hazırlanmaya koyulmuştu.

Çağrı, somurtarak çantasından giyebileceği bir şeyler alırken dışarıya çıkmak için baya hevessizdi. Yemek boyunca Yekta'yı izlemekten başka bir şey yapmadığından hiçbir şey yiyememişti. Yekta'nın da ondan geri kalır yanı yoktu gerçi. Sürekli zihnini kurcalayan düşünce yüzünden içi içini yiyip bitirmişti ve tabağıyla ilgileniyormuş gibi gözükse de hiç iştahı yoktu.

Çağrı da birdenbire hissettiği uzaklık fazlasıyla canını sıkmıştı. Ona rahatça yaklaşamıyor oluşu geriyordu Yekta'yı. Üstelik birkaç gün önce tam da bu konu üzerine konuştuktan sonra Çağrı'nın tavırlarını anlamıyordu. Sürekli beyninin içinde son günleri düşünüp duruyor, acaba bir yanlış harekette bulunmuş mu diye zihnini yokluyordu.

Çağrı'nın düşünceleri ise Yekta'nın kuruntularından tamamen uzaktı. Bu son günlerde kendine zaman tanımış ve ne istediğine tamamen emin olmuştu. Sayılı bilgiye sahip olduğu şeyler hakkında küçük araştırmalar da yapmıştı. Her bakımdan hazırlıklı olması gerektiğini elbette biliyordu. İçinde büyüyen arzu işini fazlasıyla kolaylaştırıyordu zaten.

Fakat bir tek engel olamadığı şey, içini büyük bir miktarda kaplayan utanç hissiydi. Düşünceleri bile kızarmasını sağlarken, bir de o an olacakları düşündükçe fenalık geliyordu. O an belki bunun önemi olmayacaktı ama şu an yeterince düşünüp kendi kendine utanacak vakti vardı. Bu nedenle de Yekta'yla temas etmekten kaçıyordu sürekli. Çünkü maalesef içini titreten bu temaslar sadece hoş etkiler bırakmakla yetinmiyordu.

Çantayı kavradığı elleri sıkılaştı. Nefesleri düzensiz bir hâl alırken kalbi de hızlanmıştı. Ellerini boynuna sarıp kafasını geriye doğru yatırdı ve gözlerini sıkıca yumdu. Kafasını sağa sola yavaşça oynatırken içine derin nefesler çekiyordu. Dayanamıyordu artık. Gidip konuşmak, aralarındaki boş yere çıkan gerginliği halletmek, sonrasında da tüm gün boyunca gözlerinin kaymaması için büyük bir mücadele verdiği o dudakları öpmek istiyordu.

Çıkardığı kırmızı tişörtü ve siyah dar pantolonu geçirdi üzerine, saçlarını geriye doğru tarasa da yine alnına dökülmüştü. Aynadaki yansımasından bile ne kadar heyecanlı olduğunu görebiliyordu. Bacaklarını saran bu pantolonunun işine fazlasıyla yarayacağına emindi. Kendini beğeniyle süzdükten sonra kapıya doğru adımladı.

Odadan çıkar çıkmaz gözleri sağ tarafında kalan odayı buldu direkt. Yekta kendisine tavır aldığı için o odaya geçmişti. Kapının açık olduğunu görerek küçük adımlarla o tarafa adımladı Çağrı. Başını hafifçe öne doğru uzatarak içeriye baktı ancak kimseyi görememişti. Aşağıda olabileceğini düşünerek hızla merdivenlere yöneldi. Hızlı hızlı indiği basamakların sonunda gözleri salonu taradı, mutfaktaydı.

Adımları o tarafa yönelen Çağrı, karşılaşacağı manzaradan bihaber nasıl söze gireceğini düşünüyordu... Mutfaktan içeriye girer girmez ise dudakları aralık bir şekilde olduğu yerde kalakaldı. Yekta'yı su içerken bulmuştu. Ama çok farklı bulmuştu.

Siyah bol gömleğinin üstten birkaç düğmesi açıktı ve beyaz boynunu yeterince açıkta bırakıyordu. Gömleğin kolları dirseklerine kadar katlanmıştı ve bu da kol damarlarını görsel şölen gibi öne sermişti. Tezgaha yasladığı elinin üzerine takıldı gözleri. Gümüş birbirinden farklı olan yüzüklerle çerçevelenmiş parmakların tezgahın üzerinde bir ritim tutması bile çok acayip bir şeymiş gibi garip gelmişti Çağrı'ya. Su içiyordu. İçtiği su boğazından geçerken hareket eden adem elması, kapalı gözleri ve bardağı kavrayan iri parmakları.

Kalbe Sadık || 𝐁𝐱𝐁Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin