1 haftadır bölüm atmamışım. Günler mi çok hızlı geçiyor bana mı öyle geliyor. :'
☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎
Oturduğu sandalyede kendine rahat bir pozisyon edinmeye çalışan Çağrı, önüne koyulan tabaktan ziyade tabağı kavrayan parmaklara dikkat kesilmişti.
Alt dudağını dişleri arasına almışken yüzündeki ifadenin bir hiçliği andırdığına emindi. Fakat içten içe o parmakların üzerindeki kızarıklıklar canını sıkıyordu. Dün gece çok geç bir saatte dönen Yekta'nın nereye gittiğini tahmin ediyordu evet, fakat aklından geçenin bir ihtimal olmasına tutunmuştu. O ihtimalin gerçeğe dönüşmesi ise iç açıcı olmayan bir durumdu.
Çayları da doldurduktan sonra kendi yerine geçen Yekta, dikkatle sevgilisine bakmıştı. Çağrı'nın bakışlarını parmaklarında yakaladığında ellerini yumruk hâline getirip masadan çekti. Bu hareketiyle Çağrı'nın gözleri gözlerine çevrilmişti. Dudaklarında alaylı bir sırıtış belirdi, sanki böyle yapınca o yaralar geçmiş olacaktı.
"Kahvaltını yap, Çağrı." Yekta'nın hafif gerginlik barındıran sesiyle arkasına yaslandı Çağrı.
"Dün neler oldu?" diye sordu sevgilisinin kurduğu cümleye aldırmadan. Sesi ifadesizdi. Merakından çok endişesi vardı fakat bunu ne sesine ne de yüzüne yansıtası gelmemişti. Kızgındı çünkü. Yekta'nın başına dert almasını istemiyordu.
"Çağrı." Uzatma der gibi çıkan sesine de aldırmadı.
"Beni geçiştirmeyi bırak, Yekta. Sorumun cevabını bekliyorum," derken gizlemeye çalıştığı gerginliği yansımıştı sesine.
Sessizliğini korudu Yekta. Bardağı kavrayıp çayından bir yudum alırken gözlerini bilerek yan tarafa çevirmiyordu. Üzerindeki sorgulayıcı bakışlara bakıp açıklama yapası yoktu çünkü. Ne diyecekti? Kadir'e nasıl -çoktan yapması gerektiği hâlde geç kaldığı- haddini bildirmesini mi?
Kendisine bakmaya bile tenezzül etmeyen bu adamın yan profilini izleyen Çağrı, içinin tarifi imkansız bir öfkeyle dolduğunu hissetti. Bu yaptığı saygısızlıktı. Hem merakta bırakıyor, hem endişelendiriyor hem de umursamıyordu.
Elindeki çatalı sert sayılabilecek bir şekilde tabağın kenarına bıraktı. Sandalyesini geriye çekip ayaklanırken "Sana afiyet olsun," demeyi de ihmal etmedi.
Çağrı'nın adımları dış kapıya doğru yönelirken sıkıntıyla verdiği nefesleri eşlik ediyordu ona. Dün aralarında geçen muazzam gecenin sabahında bu hâle gelmelerine kızmıştı kendince. Ve bunun tek sorumlusu olarak gördüğü kişi Yekta'ydı. Daha Pelin konusu vardı... Bir şeyler yapıyor fakat sürekli bunu kendisinden gizliyordu, bu durumdan aşırı derecede sıkılmıştı Çağrı.
Salonu aşıp antreye ulaşan adımlarını durduran maalesef kolundan tutan güçlü el değildi, içindeki öfkenin yanı sıra gitmek için isteksiz olan tarafıydı. Dün geceden sonra böyle gitmek istemiyordu. Şimdi çekip giderse aralarındaki küçük sorun daha da büyüyecek ve aşılamaz bir boyuta ulaşacaktı.
Ellerini beline yerleştirip yanaklarını şişirdi, alttan alması gereken taraf olmak istemiyordu artık. Sadece Yekta'nın kendisiyle açık olması gerekiyordu. Arkasını dönüp içeri geçecekken bu sefer adımlarını duraksatan kapının önündeki bedendi. Elleri ceplerinde kapı eşiğine yaslanan Yekta, mahcubiyet dolu bakışlarıyla sevgilisine bakıyordu.
"Artık böyle mi yapıyoruz Çağrı?" dedi yavaşça, sesi duygudan yoksundu. Yaslandığı yerden doğrulup kendisine boş gözlerle bakan çocuğun karşısına geçti. "Bir şeyden memnun değilsek çekip gidiyor muyuz? Bu bir çözüm mü peki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbe Sadık || 𝐁𝐱𝐁
Novela JuvenilAynı kadın tarafından aldatılan iki erkek. Kırgınlıkları, öfkeleri ve güven problemleri vardı. Belki de bu iki genç yaralarını sarmak için birbirlerine ihtiyaç duyuyordu... Kim bilir?