☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎
Yekta'nın sipariş verdiği ne olduğunu tam olarak aklımda tutamadığım, sadece alkolsüz olduğunu bildiğim kokteylden bir yudum aldım. Alışık olmadığım bu tat boğazımdan aşağılara inerken önce ekşi sonra tatlı bir tat bırakmıştı damağımda. Serinliği içimdeki sıcaklığa tezat vücuduma yayılıyordu.
Geldiğimiz mekân ne fazla gürültülü ne de sakindi. Ortamda çok olmasa da hafif bir alkol kokusu vardı ve bu başımı döndürüyordu. Ayrıca loş ortamda yüzüme vuran ışıklar gözlerimi de ağrıtıyordu. Yine ve yine sorgulamaktan asla bıkmadığım soru zihnimi işgal etti. İnsanlar burada nasıl eğleniyordu Allah aşkına? Kimin eli kimin neresinde belli değildi...
Mete'yle yan yana oturmuş, boş gözlerle dans eden insanları izliyorduk. Barış'ın keyfi yerinde gözüküyordu. Bakışları ara sıra yanımdaki bedeni buluyor, ardından hızla kaçırıyordu gözlerini. Sanki fazla oyalansa farklı şeyler olacak gibi.
Dikkatimi herkesten çekip gün içinde hep olduğu gibi diğer yanımdaki bedene çevirdim. Başını geriye yatırmış, gözlerini de kapatmıştı. Avucunun içindeki bardaktan ara sıra yudumlar alıyordu, onun dışında sessizdi. Bakışlarım yüzünde fazla oyalanmadan bacaklarıma indi. Bacağımın üzerindeki eline baktım. Ara sıra hareket ettiriyor, varlığını hissettiriyordu. Rahatça sarılıp öpemediği için masanın altından bacaklarımı okşuyordu. Kumaş parçasına rağmen avuç içlerinin sıcaklığı tenimi yakıp geçiyordu.
Giydiğim kısa kollu gömleğe rağmen üzerimde bir ton kıyafet varmışcasına bir sıcak basmıştı. Ortamın boğucu havasına eşlik Yekta'nın temaslarıydı beni bu hâle getiren. Bacağımı hafifçe kendime çekip dokunuşundan kurtuldum. Kaşları anında çatıldığında gözlerini aralayıp, başını kaldırdı.
"Ne oldu?" diye sordu kısılan gözleriyle.
"Sıkıldım," diye mırıldandım. "Hava alacağım."
Elindeki bardağı masaya bırakıp ayaklandı. Ben yüzüne sorarcasına bakınca tepki vermedi, doğal bir sesle konuştu.
"Hava alacağız, gel." Elimi tutup beni de kaldırdığında gözlerim istemsizce etrafımızdaki insanları buldu. Fakat onlar kendi hâlinde takılıyor gibiydiler.
İnsanların arasından çıkışa doğru yürümek büyük bir işkenceydi. Birbirlerini itiyorlardı, kimse kimseye geçmesi için alan açmıyordu. Yüzümü buruşturarak ilerlerken bir yandan da gözlerimi devirmiştim. Beni dinleseler şu an daha sakin ve güzel bir yere gitmiş olacaktık.
Nefes alacak bile alan bulamadıkça içim daha çok bunalmıştı. Birinin elini kalçamda hissettim ve bu midemi bulandırdı... Tam o sırada belime sarılan güçlü kolun beni kendine yapıştırıp ayaklarımı yerden kesmesiyle ne olduğunu anlamadan saniyeler içinde kendimi çıkış tarafta bulmuştum.
Ne ara omuzlarına tutundum, ne ara buraya geldik anlamamıştım bile. Şaşkınlık dolu gözlerimle Yekta'ya baktığımda yüzünde ciddi ve hafif gergin bir ifade vardı. Bakışları bende değil az önce arasında olduğumuz insanlardaydı. Çenesini sıktığını gördüğümde omuzlarına tutunan ellerimi kaydırıp ellerini kavradım. Duygudan yoksun gözleri gözlerimle kesiştiğinde bakışlarındaki değişiklik kalbimin ritmini güzel bir hızla bozdu. Anında yumuşayan ve sıcaklık yayılan gözlerine bakarken gülümsedim. Gülümsemem son noktayı koymuşcasına iyice rahatladı.
"Çıkalım."
İkiletmeden çıkışa doğru yürüdük. Elimi bırakmamıştı. Hatta öyle sıkı kavramıştı ki sanki ona ait olduğumu herkese göstermek istercesine bir tavrı vardı. Ne insanların garip bakışlarını umursadım ne de sıkıca kavranan elimin acısını. Güvenlik alanımdaydım ben, gerisi boştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbe Sadık || 𝐁𝐱𝐁
Novela JuvenilAynı kadın tarafından aldatılan iki erkek. Kırgınlıkları, öfkeleri ve güven problemleri vardı. Belki de bu iki genç yaralarını sarmak için birbirlerine ihtiyaç duyuyordu... Kim bilir?