Bölüm sonuna yazdıklarımı okumanızı rica ediyorum...
☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎
Aynadaki yansımamı büyük bir beğeniyle süzüyordum.
Sabahtan beri giydiğim hiçbir şey uyumlu ve güzel durmuyordu. Ya çok sade ya da fazla şıktı. En son kolları kısa olan düz siyah gömleğimle pantolona karar vererek aynanın karşısına geçmiştim.
Ben saçlarıma bir şekil vermeye çalışırken Barış, kucağında minnakla odaya girmişti. Kediye henüz bir isim bulamadığım için şimdilik 'minnak' diye sesleniyordum. Ayna yardımıyla gözlerimiz kesiştiğinde Barış'ın bir şeyler söylemek istediği yüz ifadesinden anlaşılıyordu. Sorarcasına göz kırptığımda konuşmaya başladı.
"Siz şimdi sevgili misiniz?" diye sordu merakla.
Duraksadım. Aynadaki yansımama bakıp yutkundum. Sevgili olmak... Yekta ve benim sevgili olmamız... Bu kulağa çok hoş, fakat kalbime çok zararlı gelen kelimeydi.
"Hayır," dedim zorlukla. Ellerim anlık gelen heyecan yüzünden hafif titrerken kendime sakin olmam gerektiği hatırlatarak derin bir nefes aldım.
"Neden bu kadar gerildin o zaman?" diye sordu muzip bir ifadeyle. "Sabahtan beri de hazırlanıyorsun. Alt tarafı her zamanki buluşmanız değil mi?" Kaşlarını kaldırıp imalı imalı konuşması daha da geriyordu beni.
Her zamanki buluşmalardan biri olduğunu ben de biliyordum ama yine de güzel görünesim gelmişti. Yekta'nın beni beğeniyle süzmesi hoşuma gidiyordu işte. Başka da bir nedeni yoktu.
"Kıyafetim var giyiniyorum işte Barış, sen de her şeyin altında bir neden aramayı ver," dedim sitemle. Saçlarımın şekli hiç hoşuma gitmese de şu an onlarla uğraşacak zamanım yoktu, her an gelebilirdi Yekta ve ben onu bekletmek istemiyordum.
"İyi öyle olsun," diyerek bir iki adım yaklaştı. "Ayrıca çok yakışıklı olmuşsun lan, seni beğenmeyen kördür net."
Omzuma iki kere vurup benim de yüzümü güldürdükten sonra odadan çıkmıştı. Onun çıkmasıyla eş zamanlı telefonumun mesaj sesi yankılandı odanın içinde. Daha yeni bedenimi terk eden heyecanın tekrardan büyümesiyle telefonu elime alıp mesaja baktım. Yekta, geldiğine dair bir mesaj göndermişti.
Son kez kendime baktım, aldığım derin nefesler eşliğinde odamdan çıkıp dış kapıya doğru yöneldim. Ayakkabılarımı hızla ayağıma geçirip Barış'ın kucağından minnakı da almıştım. Geçerken onu da Yekta'nın evine bırakacaktık.
Kucağımdaki kedi sebebiyle merdivenleri yavaş yavaş inmiştim. Apartmanın kapısını açar açmaz gördüm onu. Yüzünde kocaman gülümsemesiyle kollarını göğsünde birleştirmiş beni bekliyordu. Dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken küçük adımlarla yanına ilerledim.
"Hoş geldin," dedi sakince. Dudaklarımı aralayıp konuşacakken gözlerim arkasında kalan motora kaydı. Yine mi buna binecektik?
"Ne o, yüzün düştü. Beni gördüğüne sevinmedin mi?" Bakışlarım tekrardan onu buldu. Alaylı sesi ve eğlenen ifadesine bakılırsa neden yüzümün asıldığını anlamıştı.
"Bununla mı gideceğiz?" derken sesim isteksiz çıkmıştı. Dudaklarım büzülürken Yekta'nın bakışları da oraya kaymıştı. Bir dur be adam, korkuyoruz burada.
"Evet," dedi hızlıca. Ardından yüzündeki gülüşü genişledi. "Bir an önce gitmemiz için." Sabırsızdı. Sabırsız olduğu kadar da neşeliydi.
Hızla inip kalkan göğsüne ve yüzündeki gülüşün içtenliğine şaşkınlıkla bakıyordum. Yekta'yı ilk defa bu kadar heyecanlı görüyordum açıkçası. Bunun nedeni her neyse beni de mutlu etmişti şimdiden. Onu böyle görmek gerçekten çok güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbe Sadık || 𝐁𝐱𝐁
Teen FictionAynı kadın tarafından aldatılan iki erkek. Kırgınlıkları, öfkeleri ve güven problemleri vardı. Belki de bu iki genç yaralarını sarmak için birbirlerine ihtiyaç duyuyordu... Kim bilir?