[16]

16.9K 1K 341
                                    

☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎

"Ama üniversite liseden daha yorucu!"

Çağrı, sitemle üniversite hayatını anlatırken Yekta onu buyük bir ilgiyle dinliyordu. Saatlerdir Çağrı'nın evindeydi. Yaşadıkları küçük çaplı bir bardak kırılmasından sonra ortalığı toparlayıp havadan sudan konuşmaya başlamışlardı. Böylece ikisi de içinde baş gösteren bu hislerden kaçmanın en iyi yöntem olduğuna karar vermişti.

Neyse ki bu çok zor olmamıştı. Sürekli bir konu açan ve büyük bir heyecanla onu anlatan Çağrı, kısa bir süre içinde aralarındaki gerilimin kaybolmasını sağlamıştı. Ve bunun için büyük bir çaba sarf etmesine de gerek yoktu. Herkese kısa cevaplar vermekle yetinen Çağrı'nın dili Yekta'nın yanında kendiliğinden çözülüyordu. Anlattıkça anlatası geliyor, karşısındaki güzel gözlü adamın onu ilgiyle dinlediğini gördükçe susmak istemiyordu.

"İş hayatı daha yorucu," diye karşılık verdi ona Yekta.

Dudakları büzülen Çağrı, sıkıntılı bir nefes eşliğinde arkasına yaslandı. Gözleri tavanla buluştuğunda ellerini de karnının üzerine sarmıştı. Yekta karşındaki çocuğu yüzünde engel olamadığı tebessümüyle izliyordu. Koltuk çok büyük değildi ama bacaklarını kendine çeken Çağrı, yayıldığı yerde çok küçük kalmıştı. İçini hoş yapan bu manzara karşısında Yekta, onun yanaklarını ısırmamak için kendini çok zor tutuyordu.

"Büyümek zor, büyümek..." diye mırıldandı Çağrı. Pembe dudakları öne doğru uzanmış ve kelimeler kısık bir sesle dökülmüştü. Yekta dikkatle Çağrı'nın her hareketini inceliyordu. Aklına kazımak istercesine bir özenle hem de.

"Öyle," dedi. Avuç içini yanağına yaslayıp iç geçirerek.

Çağrı, başını yana çevirip yanındaki bedene baktığında dudaklarının yukarı doğru kıvrılmasını engelleyememişti. Hele ki ona aynı gülümsemeyle karşılık veren biri varken bu hiç kolay değildi. Bir süre sessiz kalarak birbirlerine baktılar. Aynı şeyi düşündüklerinden habersiz öylece tebessüm ediyorlardı.

Birbirlerine ne kadar iyi geldiklerinin farkındalardı. Yekta, huzuru Çağrı'nın yanında buluyorken, Çağrı da bir tek onun yanında olduğu gibi davranabiliyordu.

Kim derdi ki bu iki kişi yaşadıkları ortak olaydan sonra hâlâ görüşmeye devam edecek ve birbirlerine iyi gelecekti?

Haftalar önce Yekta için Çağrı hayatında görmek isteyeceği son kişi bile değildi. Kaderin cilvesi mi ne ama şu an dibinden ayrılmamak için ve onunla vakit geçirmek için türlü türlü bahaneler uyduran da kendisiydi. Bu çocuğu sürekli yakınında istiyordu. Onun masumluğu, içten tavırları sorunlu olan hayatına renk katıyordu... Yıllarca aradığı huzur meğerse Çağrı'nın tebessümündeymiş.

Belki de o an ikisi de ne kadar önyargılı davrandıklarını şimdi daha iyi anlıyordu... Kabullenmek istemedikleri gerçeğin suçunu birbirinde gören iki gençti onlar. Yan yana oturup sessizliği paylaşırken bile birbirine iyi hissettirmeyi başaran iki genç.

Yaşadıkları olayın çirkinliğine ve iğrençliğine rağmen kendilerine olan saygıyı kaybetmemişlerdi. Bununla bile ne kadar çok şey başardıklarının farkında değillerdi henüz.

"Niye bana öyle bakıyorsun?" diye sordu tatlı tatlı Çağrı. Gözlerinin içindeki parlaklık Yekta'nın içini ısıtıyordu.

"Nasıl?"

"Böyle uzun uzun... Çok dikkatle ama aynı zamanda da çok güzel."

Son kısmı içinden mırıldanarak tamamlamak istemişti ancak yanlışlıkla dudaklarının arasından dökülmüştü. Yekta'nın alayla havalanan bir kaşını gördüğünde hızla gözlerini kaçırdı. Ezbere bildiği salonu gözleri hızlı hızlı taradı. Her geçen saniye yanaklarına toplanan sıcaklığı hissediyor, terleyen avuç içleriyle de yayıldığı koltuğa iyice siniyordu.

Kalbe Sadık || 𝐁𝐱𝐁Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin