[5]

23.3K 1.5K 255
                                    

☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎

Çantamı bir omzumdan geçirip hızlı adımlarla çıkışa yöneldim. Son iki gün olduğu gibi bugünde kimseyle konuşmadan kendi halimde takılarak eve doğru adımlıyordum. Üniversite çıkışı arkadaşlarıyla vakit geçiren, akşamında da Derin'le buluşup gülüp eğlenen ben değildim sanki. Her şeyden birden bire uzaklaşmıştım.

Derin'in ne aramalarına ne de mesajlarına geri dönüyordum. Sesini dahi duymaya tahammülüm yoktu ama bitirecek gücü de kendim de bulamıyordum. Çok garip bir duygunun içerisindeydim. Sürekli kendimi sorguluyor, aklımı bulandıran soruların cevabını arıyordum. Neden diye soruyordum... Bir insan neden birinin duygularıyla oynardı?

Ben kendi düşüncelerimin içinde boğulmamak için direnirken gelen korna sesiyle irkilerek olduğum yerde durdum. Gözlerimi iri iri açarak arkamı döndüğümde bana yüzündeki sırıtışıyla bakan Yekta'yı görmeyi beklemiyordum. Nereden çıkmıştı bu yine?

"Senin kulaklarında problem mi var?" Ben hâlâ üzerimdeki şaşkınlığı atamazken o konuşmaya başlamıştı bile. Düşünceli bir ifadeye büründü. "Arıyorum, telefonun sesini ben bile duyuyorum ama sen duymuyorsun. Sesleniyorum, senden başka herkes dönüp bakıyor..."

"Ne diyorsun Yekta?" dedim nefesimi bezgince dışarı verirken. Şu an uzun cümleleri algılayamayacak kadar doluydu beynimin içi.

Benim dalgınlığımı fark etmiş gibi kaşları çatıldı. "İyi misin sen?" diye sordu. Sorusuyla dudaklarım büzüldüğünde hızla kendimi toparladım. O da cevabını almış gibi üstelemedi.

Bir eli direksiyonu kavrarken diğer elini açık camdan sarkıtmıştı. Parmaklarında ki yüzükleri ilgimi çekerken onları incelemeye başladım. Uzun ince parmaklarını saran gümüş yüzükler ona ayrı bir hava katıyordu.

"Çok hoşuna gitti sanırım."

Sesiyle birlikte tekrardan yüzüne odaklandım. Onu incelediğim için alayla yüzüme bakıp göz kırptı. Ardından elini yüzüne doğru kaldırıp burnunun ucuna dokundu. Bunları yaparken direkt gözlerimin içine bakmıştı... Niye bilmiyorum ama bu içimde bir yerlerin kıvranmasına ve yutkunmama sebep olmuştu. Ve bu onu fazlasıyla tatmin etmiş gibi gülümsedi.

"Ne istiyorsun ya sen benden? Niye yine karşıma çıktın?" diye sordum kaşlarımı çatarak. Kurtulamayacak mıydım ben bu adamdan?

"Yarım kalan işimizi tamamlamak için," dedi sakince. "İki gündür ulaşmaya çalışıyorum lan sana. Sevgilisine trip atan nazlı tipler gibi geri dönmüyorsun." Son cümlesiyle gülerek başını iki yana salladı.

"Sana bu işte yokum demiştim!" Cevabını beklemeden yürümeye başladım. Hiçbir şey söylemedi. Ne yani hemencecik pes mi etmişti?

Göz ucuyla arkama baktığımda arabasıyla yavaş yavaş peşimden geliyordu. Dudaklarım hafifçe yukarı doğru kıvrılırken boğazımı temizledim. Hem reddedip hem de peşimden geldiği için mutlu oluyordum. İyice dengesiz herifin teki olmuştum.

"Hadi ama Çağrı! Ne çok naz yaptın..." Alaylı sesiyle gözlerimi devirdim.

"Sen önce git bir ciddi olmayı öğrensene!" dedim ona dönmeden. "Bu zevzek hareketlerinle yaptığınız plan suya düşer."

Güldüğünü duydum. O an dönüp yüzüne bakmayı ve gülüşünü görmeyi isteyen tarafımı güçlükle zapt ettim. N'oluyordu bana?

"Ulan Çağrı..." diye mırıldandı hafif sitemli çıkan sesiyle. Kaşlarımı çatarak ona döndüğümde gülerek başını iki yana sallıyordu. "Resmen sapık herifler gibi arabayla peşinden geliyorum amına koyayım. Seni eve atacakmışım gibi davranmayı keser misin?"

"Çağrı!"

Tam ona sinirle cevap verecekken günler sonra duymayı beklemediğim o ses doldurdu kulaklarımı. Yekta'nın yüzündeki sırıtışı gözümün önünde anbean silinirken daha durgun bir ifadeye büründü. Zorlukla yutkunarak bakışlarını benden kaçırdı... Bense olduğum yerde dikiliyor, sesin sahibine doğru dönemiyordum bile.

"Çağrı," ses gittikçe yaklaşırken Yekta hızla camını kapattı ve oradan uzaklaştı.

Arkasından arabasına bakarken karşımda duran bedenle dudaklarımı birbirine bastırdım. Zorla da olsa gözlerimi bana büyük bir heyecanla bakan Derin'e çevirdim... Yüzünde her zamanki gibi içimin gittiği gülümsemelerden biri vardı. Yine cıvıl cıvıldı. Ancak bu sefer benim bakışlarım öncekilere tezat donuktu.

"Aşkım sonunda yüzünü görebildik! Neredesin ya kaç gündür sen?" Sitemli sesine karşılık yüzüne düz bir ifadeyle bakmakla yetindim. Her kelimesi yalandan ibaretti şu an. Ayrıca az önce Yekta'nın arabasını görmemiş miydi, nasıl bu kadar rahattı?

"Buradayım Derin," dedim. Sesim beklediğimden de soğuk çıkmıştı.

Bunu fark etmiş gibi gözleri kısıldı. Bir adım yaklaşarak aramızdaki mesafeyi azalttı. Elini uzatıp yüzüme dokunmak isterken geri çekilmemle kaşları şaşkınlıkla havalandı.

"Çağrı? Ne oluyor sevgilim, ne bu tavırlar?"

Tam şu an ayrılmak için uygun bir zaman dilimiydi. Söyleyecek ve ondan kurtulacaktım... Aynen böyle yapacaktım eğer telefonumun bildirim sesi beni bölmeseydi. Cebimdeki telefonumu alıp baktığımda mesaj Yekta'dan gelmişti.

Yekta: Şimdi değil... Ayrılmak istediğini şu an söyleyemezsin

Yekta: Lütfen bir kez daha düşün. Küçük bir oyun, biraz daha dayan

Mesajını okuduktan sonra çaktırmadan etrafa baktığımda arabasını biraz ileride görmemle derin bir nefes aldım. Garip bir şekilde yakınlarda olması bana huzur vermişti (?)

"Kim o Çağrı? Ayrıca az önce biriyle konuşuyordun, arabayla olduğu için yüzünü göremedim. Neler olduğunu anlatacak mısın artık canım?" Dikkatle yüzüne baktım. Yüz ifadesinden gerçekten de araçta kimin olduğunu bilmediği belliydi.

Bu oyuna ayak uydurmalı mıydım yoksa ayrılıp her şeyi olduğu gibi bırakmam en iyisi miydi?

O an içimden bir ses biraz daha dayanmamı fısıldamıştı... Yekta'yı yarı yolda koymak istemiyordum. O bu kadar peşimden gelmişken, beni aramışken ona saygısızlık yapmak gelmiyordu içimden. Ayıp olurdu. Evet kesinlikle ayıp olurdu.

Hem sonuçta aldatılan tek ben değildim ya. Yekta'yı da düşünmeliydim.

Kararımı vererek Derin'e çevirdim bakışlarımı. Bana merak dolu gözlerle bakıyordu. Kendimi zorlayarak tebessüm ettim. Yüzümdeki ifadenin değişmesiyle o da gülümsedi anında.

"Kafeye gidelim mi?" diye sordum.

"Olur! Özledim seni vakit geçirelim." Hemen kabul edip sevinçle sıraladığı sözleriyle yüzümdeki gülüş genişledi.

"Ben de..." Bunu söylemek çok zordu ama birazcık daha diye hatırlattım kendime. "Ben de özledim seni."

"Aşkım!" Uzanıp yanağımı öptüğünde hayatımda hiç kimseden iğrenmediğim kadar ondan iğrenmiştim. Başkasına dokunan dudakları az önce yanağıma değmişti.

"Hadi gidelim," diye mırıldandım biraz geri çekilerek. Tabii uzanıp elimi tutmasıyla bu pek mümkün olmamıştı.

Derin bir nefes çektim içime. Çok azıcık katlanmalıydım buna. Elimi tutmasına izin verdiğimde yürümeye başladık. Biraz ileride Yekta'nın arabasına kaydı gözlerim. Sanki bunu bekliyormuş gibi arabası yavaşça uzaklaştı ve gözden kayboldu.

Saniyeler sonra telefonuma tekrar bir mesaj gelmişti.

Yekta: Doğru karar, akıllı çocuk :)

___________________

Bir sonraki bölüm Derin'den kurtuluyoruz inşş

Kalbe Sadık || 𝐁𝐱𝐁Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin