[14]

18K 1.1K 295
                                    

Geçen bölümde dediğim gibi bölümün ilk kısmında Yekta'nın nerede olduğunu yazdım. Ondan sonrası kaldırımda oturup birbirlerine sarıldıkları yerden devam ediyor. ♡︎

☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎☁︎

Kollarını dizlerine yaslamış, ellerini önünde birleştirerek oturuyordu Yekta. Gözleri sık sık duvardaki saati buluyor, daha ne kadar beklemesi gerektiğini bilmediği için sıkıntılı nefesler alıp veriyordu.

Babasının aniden arayıp çağırmasıyla sabahın köründe kendini burada bulmuştu, şirkette. Telefonda duyduğu ses o kadar katı ve sert çıkmıştı ki Yekta'nın eli ayağı birbirine dolaşmış, buraya nasıl geldiğini bilememişti bile. Aceleyle çıktığı için telefonunu almayı da unutmuştu.

En çok da bu canını sıkıyordu işte. Başka bir zaman olsa sikine bile olmazdı telefonunu unutması. Ancak şu an işler değişmişti. Yekta'yı her gün arayıp, bıcır bıcır konuşan bir Çağrı vardı artık. İyi olup olmadığını bilmesi gereken biriydi.

Kızıyordu kendine bu kadar dikkatsiz olduğu için. Telefonu unuttuğunu şirkete vardığında hatırlamıştı ve buradan geri dönemezdi. Eğer babasının dediği saatte burada olmazsa neler olacağını çok iyi biliyordu. Zaten öfkeli olduğu sesinden bile belli olan adamı biraz daha sinirlendirmek istemiyordu.

Çağrı'yla iletişime geçemeyecek olması Yekta'nın canını daha çok sıkarken odanın kapısı açılmış ve içeriye babası girmişti. Yekta, hızlıca oturduğu yerden ayağa kalkıp omuzlarını dikleştirerek babasına baktı, yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. Uzun zamandır görmüyordu babasını ve onu özlemişti.

"Baba," dedi ne diyeceğini bilemeden. Sesinin biraz titrek çıkmasına engel olamamıştı.

Babası ise oğluna bir çalışanına bakar gibi bakmış ve hiçbir şey söylemeden kendi yerine geçmişti. Onun bu umursamazlığı karşısında çenesi kasılan Yekta, tekrardan sandalyeye yerleşti. Artık gülmüyordu. Anlaşılan burada geçireceği saatlerde yine hoş şeyler olmayacaktı.

"Neden çağırdın beni buraya, bir şey mi oldu?" diye sordu soğuk bir sesle. Madem bu adam ona karşı bu kadar soğuktu o zaman Yekta'nın da sıcak davranmasına gerek yoktu.

"Onu sen söyleyeceksin, Yekta."

Kısık ancak sert bir sesle kurmuştu cümlesini. Kafasını kaldırıp babasının gözlerinin içine baktı Yekta. İfadesiz bakan gözlerde tutunacak bir duygu aradı ama boş bir çabaydı bu.

"Konu her zamanki gibi sen ve bitmek bilmez sorumsuzlukların," diye devam etti sözlerine babası. Gözlerini kapatıp arkasına yaslandı Yekta. Ellerini karnının üzerine yerleştirmişti.

"N'apmışım yine?" diye sordu nefesini bezgince dışarı verirken.

"Benimle konuşurken üslubuna ve davranışlarına dikkat et, Yekta. Karşındaki arkadaşın değil."

"Aa ne tesadüf, senin karşındaki de çalışanın değil." Alayla karşılık vermesi babasını daha da fazla öfkelendirmişti.

"Yekta!" derken sesi yüksek ve uyarı doluydu. Daha fazla konuyu uzatmamak adına boğazını temizledi Yekta.

"Tamam baba..." dedi kısık bir sesle. "Ne yaptığımı öğrenebilir miyim?"

Babası oğlunun bu tavrı karşısında memnun bir ifadeyle arkasına yaslandı.

"Mete'ye yeterince vakit ayırmıyorsun diye duydum..." dedi. Bunları Yekta'ya yönelik söylese de bakışları masasının üzerindeki resimdeydi. O resimde de karısı ve oğlu Mete vardı.

Kalbe Sadık || 𝐁𝐱𝐁Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin