32.BÖLÜM "SARILMAK"

1.6K 313 47
                                    

Selam yıldızlarım :)

Bir önceki bölüme gelen yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Bu bölüme gelecek olan yorumlarınız bekliyorum.♡

Bölüme başlamadan önce sol alt köşedeki yıldıza dokunarak bana destek olabilirsiniz.

Buraya ben de sizin için bir yıldız bırakıyorum.⭐ Sizinkileri de bekliyorum.❥

Keyifli okumalar.♡

gizzemasllan Instagram: gizzemasllan

.

.

.

32. BÖLÜM "SARILMAK"

Yağmur damlaları pencereye vuruyor, bir bir aşağıya doğru süzülüyorlardı ve benim de yaklaşık bir buçuk saattir yaptığım tek şey onları izlemek, bir yandan da hastanenin giriş kapısına doğru bakıp hâlâ gelip gelmediklerini kontrol etmek oluyordu.

"Defne." Birsen hemşirenin sesiyle odamın kapısına doğru döndüm, ne ara girdiğini fark etmemiştim bile. "Erkencisin," derken yanıma gelmişti bile. "Dün geceden sonra biraz daha geç uyanırsın diye düşünmüştüm." Benim için bu mümkün bile değildi ki, onlar geldiğinde uyuyor olmayı istemiyordum.

"Uyku tutmadı," dedim, Birsen hemşire tebessüm etti. Neden uyku tutmadığını anlamış gibiydi.

"Hadi, kahvaltıdan önce alman gereken ilaçları al." Başımı salladım. Gidip kendime masanın üzerinde duran sudan bir bardak aldım, yanına döndüm. Cebinden çıkardığı minik kutuyu açtı, ilacımı aldım ve yuttum. O sırada içeriye görevli girdi, kahvaltımı getirdi.

"Kahvaltını da yap, biliyorsun bu öğleden sonra Selma Hanım'la görüşeceksin." Başımı sallamakla yetindim, Selma Hanım doktorumdu. Haftada üç defa görüşüyorduk. Tabii özel bir durum olursa daha fazla görüşüyorduk ama genel olarak haftada üçtü.

"Biliyorum," dedim, gidip masaya oturdum ve tepsinin içindeki kahvaltılıkları hızla yedim. "Buraya geldiğinden beri ilk defa seni bu denli iştahlı gördüm," dedi, bakışlarım onu buldu ve gülümsedim.

"Mutluyum," demekle yetindim, bu onun da keyfini yerine getirirken önüme döndüm ve kahvaltıya devam ettim.

"Yeniden geleceğim," deyip yanımdan ayrıldı, bir şey söyleme ihtiyacı hissetmedim.

Kahvaltı için getirilen her şeyi yedim, silip süpürdüm. Sonra da masadan kalktım ve gidip pencerenin kenarında durmaya devam ettim. Yağmur şiddetini azaltmıştı, birazdan da tamamen duracak gibiydi. Bunu düşünürken üzerime doğru dürüst bir şeyler giymeye karar verdim. Gidip burada olan sayılı kıyafetlerime bakındım. Genelinin eşofman ve pijama olduğunu gördüm ama neyse ki aralarından siyah bir kot pantolonla, beyaz bir sweatshirt buldum ve giydim. Buraya gelirken ayağımda olan ve o günden beri hiç giymediğim beyaz spor ayakkabılarımı da giydim. Hemen ardından da koşarak pencereye gittim ve dışarıyı izledim.

Bir ara saate baktığımda henüz daha sabahın dokuzu olduğunu gördüm. Neyse ki bugün hafta sonuydu da onların okuldan çıkıp gelmelerini beklemek zorunda değildim. Ellerimi göğsümün altında birleştirmiş, pencerenin pervazına yaslanmış dışarıya bakmaya devam ederken acaba grupta gelip gelmeyeceklerini konuşuyorlar mıdır diye düşündüm ve gözlerimi yatağın yanında duran çekmeceye çevirdim.

Telefonum oradaydı, iki haftadır elimi bile sürmemiştim. Çünkü korkuyorum, yanlış bir şey yapmaktan da yine o hayalleri görmekten de korkuyorum. Nerdeyse her şeyi yaşadığım o telefonu değil elime almak, görmek dahi istemiyorum.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin