19°

256 106 37
                                    


" Uzaktan seviyorum seni !
Boynuna sarılmadan .
Yüzüne dokunamadan .
Sadece seviyorum !

Öyle uzaktan seviyorum seni !
Elini tutmadan .
Yüreğine dokunmadan .
Gözlerine dalıp dalıp gitmeden .
Şu üç günlük sevdalara inat,
Serserice değil adam gibi seviyorum .

Öyle uzaktan seviyorum seni,
Yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden .
En çılgın kahkahalarına ortak olmadan .
En sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan.

Öyle uzaktan seviyorum seni!
Kırmadan ,
Dökmeden ,
Parçalamadan ,
Üzmeden ,
Ağlatmadan uzaktan seviyorum.

Öyle uzaktan seviyorum seni!
Sana söylemek istediğim her kelimeyi ,
Dilimde parçalayarak seviyorum .
Damla damla dökülürken kelimelerim ,
Masum beyaz bir kâğıtta seviyorum ."

                                    " Cemal Süreya "




........... ......

Kalbi binlerce parçaya ayrılırken nefes alış verişi  sıklaştı genç  adamın .
Duydukları ağır gelmişti belli ki .
Bal gözleri dolmuş hatta taşmaya başlamışken kalbinde oluşan boşluğun yarattığı ağırlıkla sarsıldı bedeni .

Öyle bir ifade vardı ki yüzünde,  tarif etmeye kelimeler yetmezdi .

Hayatında  belki de ilk defa bu kadar evsiz hissediyordu benliği .
O susuyordu lakin gözleri öyle şiddetli tepki veriyordu ki 'konuşsa daha az canım yanar ' diye düşündü Sedat .

Bu sırada kesilen nefesine tezat sağlam bir soluk çekti ciğerlerine Agâh .
Bu ilk can yangını değildi .
Bu kadar büyüğünü belki ilk defa yaşıyordu ama o çoğu insanın yanından bile geçemeyeceği dertleri sırtına yük etmiş  adamdı .

Bir süre sesizlik oldu . Konuşmadı Agâh . Zaten o hep susardı .
Ne zaman canı yansa susardı .
Benliğine öyle işlemişti ki gördüğü zulüm,  tepki dahi veremez olmuştu .

Dizlerinde kalan son dermanla ayağa kalktı genç adam .
Bedenini zar zor taşıyordu sanki uzun bacakları .
Attığı  ilk adımla tökezleyip  düşecek gibi olsada kendisini toparlayıp birkaç adım daha attı.

Bu sırada can simidi gibi sarılmıştı elindeki turna kuşuna .

Attığı son adımda bedeni yaşadığı yoğun şoka daha fazla dayanamayıp sarsıldı .
Tam düşecekken tuttu oğlunu Sedat .
En az kendisi kadar iri olan bedenini kanatları altına alıp sarmaladı .

" O-oğlum " dedi sesi titreye titreye .
Yere doğru çöken ikilinin gözyaşları birbirine karışırken " Oğlum yemin ederim bilmiyordum . Ben ,ben inanmadım başta ama öyle gerçek gibiydi ki yüreğim dağlandı acıdan .
Bilemezdim oğlum . Sizi , sevdamı sonsuza kadar kaybedeceğimi bilemezdim ." dedi kollarının arasındaki oğlunun bedenini sarmalarken .

Öyle acı bir görüntü vardı ki boğazı düğümlendi uzaktan onları izleyen Niyazi'nin.

Sedat yere çökmüş kendisi gibi yerde olan oğlunu iyice kucağına çekip sımsıkı sarmalamıştı kollarıyla oğlunun bedenini .

~Turna~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin