3

1.8K 114 17
                                    

Öncelikle, okuduğunuz için teşekkür ederim. Yorum ve oylarınızı lütfen eksik etmeyerek şevkimi taçlandırın <3

🪞

Aklım, kalbim bütün iç organlarım hatta ve hatta beynimin kılcal damarları bile işlevsiz gibiydi.

Minicik bir hata insanı bu hayatta nerelere sürüklerdi bilmezdim ama beni ilk Serenay'ın yanına sürüklemişti.

Sencer beni kendi elleriyle öldürecekti. Akif Muşlu penceredeki nişancının ben olduğumu bildiği için ölmediyse bile dirilince beni öldürecekti. Devrim Demirgan onu önce ben öldürmediğim için beni öldürecekti.

Ölecektim.

Serenay'ı her ne kadar bu işlerden uzak tutmaya çalışsam da ruhum öyle bir çıkmaza girmişti ki kendimle dertleşmekten kelimelerim tükenmişti.

"Serenay..." dedim usulca, başımı ellerimin arasına alıp dirseklerimi dizlerime dayadım. "Ben öldüm, bittim ben!" Dudaklarımdan dökülen feryata Serenay ne tepki verdi göremiyordum. Gözlerim o kadar buğulanmıştı ki görüşüm flulaşmıştı. Bir kaç damla göz yaşı yeri boyladı.

Serenay'ın sessizliğini fırsat bilip lafıma çatallaşmış sesimle devam ettim.

"Ben keskin nişancıyım, birilerini öldürüp duruyorum. Ama masum insanları değil. Kendi adalet yargımda kötü olan insanları yemin ederim. Yemin ederim." Serenay hiç bir tepki vermiyordu. Büyük ihtimalle bana bir katil gözüyle bakacak, benden tiksinecekti. Ama bu sefer sonu ne olursa olsun işi kendi yollarıma bırakamayacak kadar çıkmazdaydım.

"Ben bugün, vurmamam gereken birini vurdum." Göz yaşlarımın ardı arkası kesilmezken, Serenayın kolları beni öyle bir sardı ki; o an orada ölmeyi diledim. Huzurlu bir şekilde göçüp gitmeyi.

"Falcı... Bana bugünü birebir anlattı. Olacakları söyledi. Bir iş geleceğini o kişiyi vurmamam gerektiğini kaderim olduğunu, zırvaladı işte bir şeyler. Bilmiyorum boşluğuma geldi sanırım, yani bilmiyorum işte vuramadım onu. Başkasını vurdum, Akif'i vurdum Serenay! Akif Muşluyu... Boku yedim ben!" Gerginlikten, korkudan ne dediğimi bilmez bir şekilde derdimi anlatmaya çalıştım.

"Bir şey söyle Serenay..." Ellerimin tersiyle gözlerimi silip Serenay'a baktım. Kolları yavaşça beni bırakırken bakışlarını halının üzerine çevirmiş kelimeleri bir araya getiremiyor gibiydi.

"Kaçamaz mısın? Bir yolu yok mu?" Kafamı iki yana sallayarak başımı tekrar dizlerime gömdüm. Bir yolu yoktu, boku yemiştim.

"Kül, bu bana biraz ağır geldi sanırım. Olayları toparlayamıyorum. Ne keskin nişancısı nereden bulaştın bu işe sen! Akif Muşlu kim? Falcı bunu nasıl bildi ya, nasıl?!" Serenay bir hışımla ayağa fırladı.

"Kalk, gidiyoruz. Falcıya gideceğiz. Bu kadarını bildiyse devamını da söylesin sana." Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.

Falcı ona gideceğimi ama onu bulamayacağımı bana çoktan söylemişti.

"Bulamayız onu, söyledi bana." Sehpada duran telefon bütün konuşmayı bölerek gürültülü bir şekilde çaldı. Elim ekrana uzanmak istese de bir iki saniye duraksamadan edemedim.

Sencer arıyor...

Telefonu açtım ve kulağıma götürdüm.

"Gölge! Geliyorlar Gölge. Akif'in adamları basacak orayı. Çık ordan!" Panikle ayağa fırladım. "Benim evimin adresini nereden buldular Sencer? Sen bu insanlara bizim hangi bilgilerimizi veriyorsun?! Aptal mısın sen!" Boğazım yırtılırcasına bağırdım Sencere. O da panik olmuştu, sesi bunu gün yüzüne yeterince çıkarıyordu. Fakat ölecek olan Sencer değil bendim.

Ölüm ÖpücüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin