İyi okumalar herkese 🤍
🪞
Sahilin serin havası yüzümü yalayıp geçiyor, saçlarımın tüm fönünü bozuyordu. Doğma büyüme Muğlalı olarak bildiğim yegane şey şuydu ki; Muğla'nın rüzgarı, soğuğu baya pis olurdu. Hava ocak ayına göre gayet ılıman olsada denizden esen rüzgar kemiklerimi birbirine değdirecek kadar titrememi sağlamıştı.
Kısa bir yürüyüşün ardından belediyenin sahil boyu yerleştirdiği Bodrum mavisinden banklara oturdum. Ellerimi krem renkli şişme montumun cebine soktuğumda; Serenay için aldığım ufak hediyenin paketi elime değdi. Bugün 15 Ocak 2014. Serenay'ın on sekizinci yaş günü. Gözlerimin heyecanla parıldadığına emindim. Yılın en sevdiğim zamanı onun doğum günü olabilirdi. Kuruyan gözlerimi kendine getirmek için bir kaç kez kırpıştırıp sigara paketimi cebimdeyken avucumun içine aldım. Bir dal çıkarıp soğuktan çatlamış; yer yer kuruluktan kanamış dudağıma yerleştirdim. Sigara paketimin içini çakmağımı bulmak umuduyla tekrar açıp biraz bakındım. Ellerim ceplerimi, pantolonumun ceplerini, bankın üzerini tarasa da çakmağım ortalarda gözükmüyordu. Emindim Serenay sigara içmemi istemediği için alıp saklamıştı. Belki de atmıştı. Halbuki bir çakmak bir liraydı. Benim için büyük para.
"Kafanı sikeyim," dedim mırıldanarak. Serenay'ın umarım kulakları çınlamıştır. Yerimde bir kaç kez daha kıpırdandım. Buralarda düşürmediğime emin olmak istiyordum. Başımı öne eğerek yakamadığım sigaranın dudaklarımdan iyice sarkmasına izin verdim. Gözlerim siyah botlarımdan ayrılmadan Serenay'a mırıldanarak sövmeye devam ediyordum.
Görüş açıma önce beyaz spor ayakkabılar girdi. Başımı hızlıca kaldırdım. Yüzümün dibinde beliren ateş, önce sigaramın hali hazırda bekleyen ucuna değdi. Sonra ışığı gözlerimi aldı. Refleksif bir nefesi ciğerlerime doldurduğumda sigaram körüklenerek iyiden iyiye tutuşmuştu. Kararlı kor aydınlık havada bile kendini belli etti.
"Genç yaşta sigara içilmesini onaylamıyorum lakin; çok çaresizdin." Karşımda yirmilerin ortalarında genç bir adam duruyordu. Dalgalı siyah saçlarını özensiz bırakmış; belki de taramaya bile gerek duymamıştı. Gözlerinin altı yorgunluktan mı bilinmez koyu halkalara ev sahipliği yapıyordu. Önümdeki deniz manzarasıyla kontras yakalayabilecek kadar deniz mavisine yakın renkte olan irice gözleri vardı. Gözlerinin bu iriliği insanı ürkütüyor, onun biraz kaçık olduğunu düşmeme sebep oluyordu. Ki benim için zaten kaçıktı. Beni az daha yakacaktı!
Yüzünde peydah eden gülümseme şaşkın bakışlarıma rağmen silinmedi. Benim aksime kalınca bir puroyu dudaklarına götürerek içine çekti. Havaya karışan kokudan portakallı olduğunu anlamak güç değildi. Rahatsız edici olmasa da puronun baskın bir kokusu vardı.
"Oturabilir miyim?" dedi genç adam. Cevabımı beklemeden çoktan oturmuştu halbuki. Formaliteden sorulan bu sorusuna karşılık kaşlarımı çattım. "Hayır desem, oturmayacakmış gibi sordunuz." dedim alayla.
Gri uzun bir kaban vardı üzerinde. Elinde yünden beyaz bir bere vardı. Şimdi fark etmiştim; hemen baş parmağının üzerinde ufak bir yara izi vardı. Onu incelerken yakalandığımı göz göze geldiğimizde anladım.
Hayat dolu, canlı bakışları beni ürküttü.
"Hiç insan görmemiş gibi bakman ayıp oluyor biraz minik şey," Kaşlarım hayretle havalandı. Ciğerlerimden çıkmak isteyen sigara dumanını kısa solukta havaya bıraktım.
"Minik mi?" dedim ellerimle kendimi göstererek. Yaşıtlarımın aksine boyum uzundu, hele ki sınıfımdaki kızlara göre. Bacaklarımın bunda payı büyüktü. Onları dar olan hiç bir alana sığdırmayı beceremiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Öpücüğü
Novela JuvenilBen ölülerin öpüp ruhunu çürüttüğü bir kızdım. Belki bir kahin. Belki bir katil. Yolumun kesiştiği kaderimle hayat kurmaya çalışan, sır kapılarını aralayan masum biriydim. Belki de değildim. Görecektim. Görecektik.