5

1.4K 90 6
                                    

Yıldızımı parlatmayı ve fikirlerinizi belirtmeyi lütfen unutmayın... <3

🪞

Gözlerimi gecenin kör bir vaktinde açarken, sokak lambasının loş ışığı yüzümün bir kısmına düşmüştü.

Işık gözlerimi rahatsız ederek yüzümü buruşturmamı sağladı. Işık yansımasını arkamda bırakacak şekilde yatakta döndüm.

Ocea, beni bir daha ziyaret etmemiş bütün gece boş rüyalarım arasında dolaşmama izin vermişti. Ona karşı hala kırılmamış bir ön yargım olsa bile içimdeki bir his kırıntısı ona güvenebileceğimi, kötü biri olmadığını telkin edip duruyordu.

İyiden iyiye bu paranormalliğe alıştırmıştım kendimi. Artık böyle şeyleri garipsemiyor, hep bunları yaşıyormuş gibi düşünüyordum. Halbuki bu tarz şeylere bu dünyaki en uzak ve en soğuk kişi ben olmalıydım.

Duygularım bu konuda düşüncelerimi ve akılımı dinlemeyi reddeder nitelikte bağımsızlığını ilan etmiş; net hükmünü çoktan ortaya koymuştu. Bu durumu garipsemem gerektiğini bile bile duygularıma yenik düşüp garipsemeyecektim.

Tek istediğim şey Ocea'nın beni daha fazla ziyaret edip kafamdaki şeyleri netleştirmesiydi. Eğer ben onun dediği gibi kahinsem neden bugüne kadar bu hiç ortaya çıkmamıştı? Çıksa bile bunu nasıl fark edemezdim? İmkansızdı.

Elimi yatağa koyarak yumuşak zeminden destek aldım. Düşüncelerimi durdurmak imkansız olsa da görmezden gelmek çok kolaydı.

Kollarımı yukarı kaldırarak gerindim ve kapıya adımladım. Odadan yavaşça çıktığımda elimden geldiğince ses çıkarmamaya çalışarak Serenay'ın odasına ilerledim.

Kapıyı usulca aralayarak karanlığa alışmış gözlerimle etrafı taradım. Serenay uyuyordu. Sarı saçları yastığının dört bir yanına saçılmış ağzı hafif aralanmıştı. Bu haline gülmeden edemedim. Fırtına öncesi sessizliğin bir tablosu gibiydi.

Bir adım geri giderek kapıyı çektiğimde sırtım bir bedene değdi. Reflekslerimi engelleyemeyerek dirseğimi yukarı doğru savurduğumda bir el dirseğimi kavradı.

"Benim," Devrim Demirgan'ın kadifemsi sesi kulağımın dibinde çınlandı. Dirseğimi indirip vücudumu ona doğru döndürdüm. Burun buruna geldiğimizde geriye doğru bir adım atmak istedim fakat kapı buna engel olmuştu.

Serenay ve annem bende kurt kulağı olduğunu iddia edip beni buna inandırsa da Devrim Demirgan'ın bu sinsi yaklaşımı boynuzun kulağı geçtiğini net bir şekilde önüme sermişti. Anlamsız sessizlik aramızda bir kaç dakika daha sürdü.

Ne o geri çekiliyor ne de ben geri çekilmesi için bir şey yapıyordum. Öylece durduk ve ilk adımı atan o oldu. Pozisyonunu değiştirerek benden uzaklaştı. Aramızdaki kıvılcımlar gözle görülebilecek şekilde etrafa saçıldı.

"Dostuna yakın düşmanına daha yakın ol lafını bilir misin?" dedi tok sesiyle. Başımı onaylarcasına salladım. Sokak lambasının loş ışığı buralara uğramazken bile bu hareketimi görmüş lafına devam etmişti. "Yarın, bir açılış olacak. Vuracağın insanların pisliklerini öğrenmen adına seni davet etmek istiyorum. Yakın ol, kendin gör."

Baş parmaklarımı kotumun cebine sıkıştırarak ellerimi bir kaç kez bacaklarıma vurdum. Bu teklif beni hazırlıksız yakalasa da bunu keşfetmeyi istediğimi fark ettim. "İyi olabilir fakat Akif Muşlu'nun her hangi bir adamı ile denk gelmem olası bir durum değil mi? Sonuçta bu insanların başı kesildi. Başka bağlantılar kurmaya çalışacaklardır." Tek nefeste kurduğum uzun cümle, o kadar hızlı çıkmıştı ki dudaklarımdan anlamak için bir kaç saniye düşünmüştü.

Ölüm ÖpücüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin