Buraya kadar sabırla okuyan herkese teşekkür ederim <3
Satır arası yorumlarınızı ve oylarınızı bırakmayı unutmayın!
Acı. Gerçeklerin öğrenildiği ilk an ağızda beliren o kötü tat. Midede oluşan garip bir yanma. Belki histerik bir kaç kahkahanın arasında gözden düşen yaşlar.
Arkadaş. Gerçeği sizden asla saklamayan kişi. İyi gün, kötü gün demeden yanınızda beliren o sırdaş. Sarı bukleler; mavi gözler. Gerçek dost.
Aşk. Şahsiyeti kenara koyduracak bir güç. İhtirasa boyanmış kelimeler, bakışlar, sözler... Acı kahveler.
Hayattaki iki temel unsurun yanına eklenen boktan bir duygu; acı. Bedenim dönme dolabın en üst katından yere çakılmış gibi kaskatı. Bakışlarım öylesine donuk, öylesine soğuk. Sahi önceden bir gülüşüm vardı sıcacık? O nereye kayboldu da yerini bu çatık kaşlara bıraktı?
Bir yel alsa, sarsa bedenimi arkada kalanlara üzülür müyüm artık? Arkamda kalanlar kızar mıydı kapıldığım yele? Kapıldığım bir yel miydi? Gerçeğin ensemdeki sıcak esintileri mi?
Sahi ben hangi şahsi amaç uğruna kurtarılmıştım Muşlu'nun elinden? Kuzunun kurda güveninin ardında da bir minnet borcu yatmıyor muydu? Kurt kuzuyu parçalayıp bir köşeye atsada; kuzunun ruhu o kurtun etrafında gezinirdi. Çünkü o aptal bir kuzuydu.
Ben aptal bir kuzuydum.
Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım. Çerçevenin tahtadan kısımlarındaki o ruhsuz ritmim durmuştu. Dudaklarımın arasından dökülen sesli nefesler; ortamdaki tek gürültüydü Buğlem için. Benim kafamda düşüncelerin sesi yankılanıyor; kulaklarıma boğuk bir uğultu doluşuyordu.
Buğlem ve Serenay'ın fotoğrafı avuçlarımın arasından kayıp düşerken çerçevenin tahta kenarlarından çatırdama sesleri duyuldu. Ellerim öylece havada asılı, gözlerim az önce Buğlem'in aşağıya sarktığı balkon demirlerine takılıydı.
Düşünemiyordum.
Serenay, Buğlem'i tanıyor muydu? Nereden tanıyordu? Ben Serenay'ı tanıyor muydum?
Ellerim havada asılı titrerken yaşadığım şok beraberinde bir ürpertiyide vücudumdan geçirdi. Buğlem'in rakı bardağını sehpaya vurduğunu duydum. Kulaklarımdaki çınlama öyle artmıştı ki başımı sağa sola salladım gitmesi için.
"O Serenay değil," dedi Buğlem yanıma bir kaç adımda gelerek. Sadece bakışlarım ona dönmüştü. Bedenim öyle kaskatı kesilmişti ki beynime hareket komutlarını veremiyordum.
Şaşkınlıktan açık kalan ağzım, donuk bakışlarımla Buğlem'i izledim. Yere eğilerek çerçeveyi tek eliyle aldı. Diğer eliyle üzerine değen minik tozları silkeleyip bir süre fotoğrafa baktı durdu.
Yasemin kokusu tekrar ciğerime dolarken ellerim iki yanıma düştü. Destek almak ister gibi kalçamı ayırdığım dolaba tekrar yasladım.
Cansız şeyler, canlı şeylerden daha çok destek oluyordu bazen.
"Bu," dedi Buğlem sertçe yutkunmuştu. Gözlerimi kapattım. İşte o an beynimde çakan şimşekler; en güçlü fırtınanın getireceği yıkımdan daha büyük bir yıkım olmuştu benim için. Bu yıkımın enkazının altında bana sadece kül olmak düşerdi.
"O Efsun Demirgan," dedim çatallaşmış sesimle. Bir elim kalçamın yaslı olduğu dolabı sıkı sıkıya kavramış, eklemlerimi sızlatacak bir güçte destek arıyordu. Alkolün verdiği etkiden miydi, omuzumdaki yükün beni ezmesinden miydi bilinmez bir vaziyette yere çöktüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Öpücüğü
Novela JuvenilBen ölülerin öpüp ruhunu çürüttüğü bir kızdım. Belki bir kahin. Belki bir katil. Yolumun kesiştiği kaderimle hayat kurmaya çalışan, sır kapılarını aralayan masum biriydim. Belki de değildim. Görecektim. Görecektik.