9

1.1K 73 17
                                    

Gözlerimi hiç açmak istemiyordum. Başım o kadar ağrıyordu ki, gözümü araladığın anda yüzüme nüfuz edecek olan güneş ışığı beni korkutuyordu. Bir elimi anlıma koyarak gözlerime siper etmeyi amaçladım. Kıpırdanarak gözlerimi açma cesaretini topladığımda beklediğim güneş ışığını bulamamış olmam beni şaşırtmıştı.

Baş ağrımı kulağımın arkasına sıkıştırarak elimi alnımdan çektim ve gözlerimi iyice açıp etrafa bakındım.

Devrim Demirgan'ın kasvet ve yasemin kokan çalışma odasındaydım.

"Hadi yaptım, yapmadım oynayalım!"

Düne dair anılarım birer birer aklıma geldikçe utançtan yüzüm kızarıyordu. Bir bir hatırladığım görüntüler neşemi biraz arttırsa da konuşulması gereken konuları bu kadar hızlı unutturup bana ötelettiği için Devrim Demirgan'a tekrar sinirlenmiştim.

Gözlerimi etraftan aldığımda tabiri caizse ayaklarımın altında yatan Devrim Demirgan'a şok içinde bakakaldım. O kadar sessiz ve sakin uyuyordu ki orada yok gibiydi. Ufacık alanda öylesine küçülmüş yatıyordu ki iri bedenine tezat olan bu ufalma kimi görse şaşırtırdı.

Bacaklarımı onun üzerine uzatmış iki seksen uzanıyordum. Apar topar bacaklarımı kendime çekip onu bu ağırlıktan kurtarmak istedim. Başarılı olduğum ortadaydı. Devrim gevşemiş ve kendini iyice koltuğa yaymıştı.

Hızlıca ayakladım. Birden kalkmanın beraberinde getirdiği göz kararması ve baş dönmesiyle kısa süreli duraksama yaşadım. Düşmemek için koltuğun kenarına tutundum ve dengemi kolayca sağladım. Bir kaç saniye sonra görüş açım yerine geldiğinde Devrim ilk bakışlarımız kesişti.

"Günaydın," dedi çatallı sesiyle. Bakışlarımı gözlerinden ayırarak kollarımı önümde birleştirdim. İnce bluzumun üzerindeki ufak toz tanelerini inceliyordum.

"Günaydın," dedim tek solukta. Dün geceyle ilgili tek kelime konuşmak istemiyordum. Zaten böyle bir konuşma yaşanmayacağından da emindim. Yine de konuşulması gereken şeyleri yeterince ertelediğimizden ayılmasına fırsat vermeden lafa girmek istiyordum.

"Dün istediğim konuşmayı yapamamıştık," Sözümü kesti.

"Tekrar alkol vererek seni susturabilir miyim?" Dedi muzır bir tavırla. Kendimi tutamayıp güldüm.

"Belki işe yarayabilirdi," dedim. Gülüşüme karşılık vermese de suratındaki alaycı tavır yerli yerindeydi.

Ayaklandı. Tam önümde durdu. "İzin verirsen biraz kendimi toparlayayım," dedi. Hayatımda hiç bu kadar kibarca kovulmamıştım.

Yine de inatlaşmak istemedim, sabah sabah buna hiç gücüm yoktu. Başımı sallayarak onu onayladım ve yanından geçerek kapıdan çıktım.

Direkt merdivenlerden çıkarak odama koştum. O kadar bok gibiydim ki bu halde bir başkasına daha görünmek istemiyordum. Kıyafetlerim kapıdan banyoya kadar iz bırakırken ben çoktan kendimi ılık suyun altına bırakmıştım. Su üstümdeki tüm ağırlığı alıp götürürken bütün kaslarım gevşemişti.

Gün henüz daha yeni başlamış olsa da hiç uyumamış gibiydim. Yorgun ve ağrılı. Baş ağrım hala daha kendini bana yeterince belli ediyordu.

Devrim'in dün gece söylediği şeyleri hatırladım. Ben mi onun ayarlarını bozuyordum? Saçmalıktı. İstediği şeyleri yapmaktan başka henüz işine dahi karışmamıştım. O ise Serenay'a yaklaşarak benim damarımın üzerine basmıştı.

Ölüm ÖpücüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin