Eve vardığım andan itibaren Devrim ve Erdem kendilerini ikinci katta bir odaya kapatmıştı. Serenay uyuyor ben ise yatağımda pinekliyordum.
Üzerimdeki kıyafetleri bile çıkarmaya yeltenmeden öylece serilmiştim. Devrim'in kabanını giydirmek için üzerime eğildiği anlar bir bir gözlerimin önünden geçip duruyordu. Başımı iki yana sallayarak of çektim.
"Sakin olmalısın," Yataktan hemen doğrularak Ocea'nın belli belirsiz silüetine bakışlarımı değdirdim.
Artık onun bana karşı olan ziyaretleri beni ürkütmüyordu. "Şu an da gerçekten burda mısın?" Şüpheci bir şekilde dizlerimin üzerinde durdum. Bir elimi ona uzatmak istedim ama yeterince uzaktaydı.
"Zihnindeyim, beni çağırıp duruyorsun," Ocea peçesini açtı ve yüzünü gözlerimin önüne serdi. Bütün yüzü yanıktı. Hayretler içerisinde ayaklandım. Adımlar ona doğru gitmek istese de geri geri gitmiş sırtımla duvarı buluşturmuştu.
"Galiba gerçekten kafayı yiyorum," Ellerimle yüzümü örttüm. "Hayır kafayı yemiyorsun, yeteneğini bilmeden kullanıp duruyorsun. Sana bunu öğretemem, kendin öğrenmelisin."
Başımı hızlıca iki yana salladım. Hiddetle ellerimi iki yanıma savurdum.
"Yetti artık!" Feryadım Ocea'yı hiç etkilememişti. Duymamış gibi yapıyordu hatta.
"Yakınlarda hissettiğin bir şey oldu mu? Bir öngörü? Benden başka bir ziyaretçi?" Yere çöktüm. Başımı olumsuz anlamda salladım.
Ocea aramızdaki mesafeyi kapatıp ayaklarını görüş açıma getirdi. Çıplak yara bere içindeki ayaklarında kurumuş kanlar vardı. "Yakında Akif'in seni ziyaret edeceğini hissediyorum. Panik olmamalısın. Devrim'in senden isteyeceği şeyi yap."
Kapı çaldığında gözümün önünde duran Ocea toz olup havaya karışmıştı. Yerimden kımıldayamadım. Kapı ısrarla çalmaya devam ediyordu lakin ağzımı açtım tek kelime edicek gücüm kalmamıştı.
Bu ziyaretler senin gücünü emiyor,
İç sesimin ortaya sunduğu tez mantıklı olsa da benim isteyerek yaptığım bir şey değildi. Ellerimle kafamı tuttum. Kapıdaki kişi benden cevap alamayınca kapıyı çalmayı bırakmış ve içeriye girmeyi tercih etmişti.
Devrim yere doğru eğilerek kollarımı tuttu. "Ne oluyor?" Bilmiyordum. Vücudumdaki tüm kan çekilmiş gibiydi. Değil cevap vermek nefes almaya dahi mecalim yoktu. "İyi misin?" Beni hafifçe sarstı.
Yüzüme düşen saçlarımı nazik dokunuşlarla kulağımın arkasına kıstırdığında göz göze geldik. Dağılmış makyajım gözlerimi bir çöplük gibi gösterse de o buna aldırmıyor; gözlerimin en içine ruhumun dibine bakıyor gibiydi.
Güçlü kolları beni havaya kaldırdığında sırtım yatakla buluştu. "Bana sorunu söylemelisin," Ona sırtımı dönerek isteğini yapmayağımı açıkça belirttim. Deli olduğumu tabii ki ona söylemeyecektim.
O an içimi garip bir huzursuzluk kapladı. Bazen insanı en mutlu bazen en huzurlu anlarında yakalayan birine bir şey olacakmış hissi damarlarımda kan niyetine gezindi. "Bir şey olacak," dedim.
Devrim bezgin bir nefes verdiğinde ona doğru döndüm. Doğrulmaya çalıştığımda bir eliyle omuzumdan bastırmış beni yatağa mıhlamıştı.
"Erdem bunu duymamalı," Erdemin kapının ardındaki varlığını hissedebiliyordum. Açıklayamıyordum ama bir şekilde orada olduğunu biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Öpücüğü
Teen FictionBen ölülerin öpüp ruhunu çürüttüğü bir kızdım. Belki bir kahin. Belki bir katil. Yolumun kesiştiği kaderimle hayat kurmaya çalışan, sır kapılarını aralayan masum biriydim. Belki de değildim. Görecektim. Görecektik.