Saniyelerin saatleri kovaladığı koca bir yalnızlığın içine çekiverdim kendimi. Güvendiğim dağlar bir bir başıma yıkılırken nereye saklanacağımı bilmeden koşturdum saatlerce. Kendime dönüp şöyle bir baktım. Belki kendi içimde bir yerlere koşsam, sığınsam dimdik ayağa kalkacaktım. Artık sadece kendime güveniyorum bile diyemiyordum. Kendime olan güvenimi bile ellerine oyuncak etmiş insanların küçük oyunları altında ezilip gitmek beni yerle bir etse de Sencer beni eve getirdikten sonra öyle bir ruh haline bürünmüştüm ki başta Kül olmak üzere bütün benliklerim şaşkındı. Ecel bile elindeki patlamış mısırı bırakmış bir elini omuzumun üzerine koymuştu sanki. Yine de öyle bir haldeydim ki hangi kişiliğime kaçsam tekme yiyecektim sanki.
Sencer'le tek bir kelime bile konuşmamıştım. Demirgan'ın odasında bulduğum minik kağıtta onun adının yazdığını bilsemde işin ucunun Tibet'e dokunacağını düşünmemiştim. Sakin sakin kalıp düşündükçe Sencer'in nasılda onun önünde mum oluverdiği aklımdan çıkmıyordu. O an benim için tek önemli şey Serenay olsa da artık onunda bir önemi kalmamıştı. Yasını tutmayacaktım. Yas tutturacaktım.
Aşk üç harf tek hece olsa da kısa bir kelimeye göre çok derin acılar barındırabilecek kadar sağlam üç harfle yazılıyordu. Tınısı bile bazen insanın canını sıkacak kadar soğuk geliyordu kulağa. Bazen de dilimizden düşürmek istemeyeceğimiz kadar tatlı geliyordu söylemesi. Tonu kadar hissiyatı da karmaşık olan boktan bir şeydi belki de. Yine de herkes gibi bana da özel geliyordu. Herkes aşkı üç harfle yazmak zorunda değildi ki, ben altı harfe sığdırabilirdim. Altı harfe sığdırabileceğim aşkı keşke içimde bir yerlerde sığdırabilseydim. Hata üstüne hata yapmamı sağlasa da yine de bu hissi seviyordum. Boşlukta düştüğüm tek şey aşktı.
Aşkı gene sağa sola saklayıp muhafaza edebilsem de dostluk namına edebilecek tek bir sözüm bile yoktu. Serenay'ı ne kadar tolere edip ona iyi davranmaya çalışsam da değişimi gözümün önünden gitmeyecek kadar yıkıcı olmuştu. Bunun için kendimi suçlamış, gözümün önündeki her şeyi silip görmeyi reddetmiştim. İşte ben, gözleri yüzde yüz sağlıklı fakat gözünün önünü görmeyecek kadar kör bakan Kül. Tibet'i ona bu derece yakın davranmasına izin vermesi bile başlı başına deliliğinin bir göstergesiydi. Bakışlarındaki nefret gözümün önünden gitmiyordu. Sanki bakışları hep beni takip eden bir çift mavi göze dönüşmüştü. Gözlerimi sımsıkı yumsam bile orada olacağını bildiğimden tüm gece gözüme tek gram uyku girmemişti. Gönül aşık olacağı kişiyi seçemezdi fakat Devrim Serenay'la aramızda nasıl kanlı bıçaklı bir sorun olabilirdi ki?
Sencer ise ikinci darbemdi. Bir şeyler sakladığını bilsem de Tibet'in önünde mum gibi durması bütün sinirlerimi alt üst etmişti. Senelerimizi birlikte yiyip bitirmiş olsak da insanları hiçbir zaman yeterince tanıyamazdın. Sencer beni hayal kırıklıkları için eğitmemişti. Yine de kendisi koca bir hayal kırıklığı olan insandan öğrenebileceğim yegane şey bundan başka ne olabilirdi ki? Üstümdeki yükleri o an itibariyle yıkılmak üzere olan bedenimden yere fırlatmıştım. Binlerce parça gibi etrafa dağılan yüklerimin üzerinden geçe geçe sigaramı bile içmiştim. Yine de ağzımı açıp Sencer'e tek kelime etmedim. Çünkü eğer o an ona tek kelime etseydim onun elindeki belgeleri çalıp kaçamazdım.
Devrim'i terk etmemin üzerine, Sencer'den Piramid'in belgelerini çalmam yetmiyormuş gibi onları da bırakıp gitmiştim. Üstelik nereye gideceğimi bile bilmeden öylece çıkıp gitmiştim evden. Kaya beni fark etmesine rağmen ağzını açmamıştı. İzlememişti bile kapıdan giderken. Çünkü Kaya bana daha çok güvenirdi. Sencer'in her zaman tuhaf bir gizemi olsa da ben Kaya'ya şeffaf olurdum. Kaya'yı da yanımda götürmek istesem de bilmediğim bir yola kimseyi sokmak istemiyordum.
Kar ayazı esaretinde titreyen bedenim yolun ortasında duraksadı. Sırtımdaki çantayı boş sokakta eğilerek önüme koydum ve sert bir hareketle fermuarını açtım. Karton kapaklı dosyalardan birini çekip çıkarttığımda elimin altında Rümellerin ev adresinin yattığını biliyordum. Ocea'dan sonra bu işte beraberiz diyen oydu. Madem ittifak kurabileceğim birileri kalmamıştı elimden ona gitmekten başka bir şey gelmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Öpücüğü
Teen FictionBen ölülerin öpüp ruhunu çürüttüğü bir kızdım. Belki bir kahin. Belki bir katil. Yolumun kesiştiği kaderimle hayat kurmaya çalışan, sır kapılarını aralayan masum biriydim. Belki de değildim. Görecektim. Görecektik.