Başlamadan önce; bu kitabı okuyan herkese çok teşekkür ederim.
Satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin, görüşlerinizi okuyorum. <3
İyi okumalar.
🪞
"Baktım sana kızgın değilim, kırgın değilim, dargın değilim kısacası artık ben sana hiç bir şey değilim." Demişti Cemal Süreya.
Bu satırları ilk okuduğumda kaç yaşındaydım bilmiyordum lakin bende öylesine derin bir etki bırakmıştı ki bir gün birinin bana karşı böyle hisler besleyebilecek olma düşüncesi dahi ben bir hayli üzmüştü o zamanlar hatırlıyordum.
Lakin ben hiç birine karşı bu satırları yaşayacağımı düşünmemiştim.
Gözlerim yoğun sigara dumanıyla kısılırken baş ağrım iyiden iyiye kendini belli etmeye başlamıştı. İşte ben bu yüzden böyle yerlerle gelmezdim. Çünkü yüksek sesli müzik başımı öyle bir ağrıtırdı ki içeceğim kırk şişe bile bana derman olamayacak hale gelirdi. Onlar bile bana üzülürdü belki de.
Serenay altın sarısı buklelerini ahenkle etrafa savuruyor, terden bir kaç tutamı alnına yapışmış saçlarını sürekli elinin tersiyle geriye ittirmeye çalışıyordu. Kalçalarını sallamanın verdiği hareketle eteği iç çamaşırını gösterecek kadar yukarı tırmanmıştı. Lakin bu durumdan kimse rahatsız değil gibiydi. Kıvırcık çocuk öyle alıcı gözlerle bakıyordu ki Serenay'a gözlerinden çıkan alevleri ben dahi seçebilirdim bu mesafeden.
Gözlerimi yumarak başımı hafifçe yukarıya kaldırdım. Buz gibi olmuş elimi kendime gelmek için sıcak enseme götürdüğümde irkilmiştim. Aralık dudaklarımdan derin bir inleme kaçtı. Artık eve dönmek istesem de, Serenay'ın belli ki buna hiç niyeti yoktu. Halinden memnun görünüyordu.
En azından birimiz eğleniyordu.
Serenayla birlikte eğleneceğimize sözleşmiş olsakta biz artık eski günlere dönemeyecektik. Bu gece daha net anladığım bu gerçekle daha da yalnızlaştırıyordum aslında kendimi fark etmeden. Yine de bu benim hatamdı.
Her şey senin hatan Kül, Gölge.
Onu böyle bir hayata sürükleyen bendim ve sonucunda aramıza bu mesafenin girmesi doğaldı. Alışıyordu. Belkide alışmaya çalışıyordu. Ya da çoktan alışmıştı. Bilmiyordum. Bildiğim tek şey beni yalnız bırakmayı seçtiğiydi.
Bensiz daha fazla eğlendiği aşikardı. Kıvırcık çocuğun benim yerime onunla dans etmesi daha doğrusu bu seçeneğin Serenay tarafından ele geçirilmesi ve yok edilmesi moralimi daha da bozmuştu üstelik.
"Eğlenceli olan benim," demişti çocuğu elimden çekerken. Sanırım haklıydı. Sonuçta ben bir bar masasına yaslanıp duran, ışıklardan ve sigara dumanından içten içe şikayet edip duran biriydim. Yüksek ses ve baş ağrısıda cabasıydı.
"Hep böyle olacak," dedim mırıldanarak.
"Ne böyle olacak?" Dedi kulağımın yanındaki tanıdık kadife ses. İrkilerek vücudumu yarım tur ardımdaki bedene doğru döndürdüm.
Devrim Demirgan'ın tanıdık aurası beni içine çekerken hep kızgın bakacağına yemin eden gözlerim gözlerine değdi. Acı kahveleri bu loş ortamda daha da siyaha çalar nitelikteydi.
Çatık kaşlarımla bu manzara karşısında gözlerimi bir kaç kez kırpıştırmadan edemedim. Aramıza mesafe koymak istercesine geriye bir adım atsamda sırtıma değen bistro masası buna engel olmuş; beni Devrimle arasında sıkışıp kalmaya mahkum etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Öpücüğü
Novela JuvenilBen ölülerin öpüp ruhunu çürüttüğü bir kızdım. Belki bir kahin. Belki bir katil. Yolumun kesiştiği kaderimle hayat kurmaya çalışan, sır kapılarını aralayan masum biriydim. Belki de değildim. Görecektim. Görecektik.