Uyanalı çok olsa düşüncelerimin transında gibiydim. Üzerimdeki mahmurluktan kurtulamazken Serenay'ın odasının önünde kısa voltalar atıyor, tırnak kenarlarımı kemirmeden duramıyordum. Uyandığını içeriden gelen sesler çok net bir şekilde ele vermişti.
Derin bir nefes alarak kendimi buna hazırladım ve kapıyı araladım. "Gelebilir miyim?" Sesim öylesine uysal ve muhtaç çıkmıştı ki kim olsa beni şu an reddedemezdi.
Serenay her zamanki gibi sırtını yatak başlığına vermiş kollarıyla bacaklarını sarmıştı. Düşünceli olduğu anlarda kendini hep bu şekilde kapatır ve bir çıkar yol aramaya çalışırdı.
Beni başıyla onayladı. Çenesini dizlerine dayadı ve yatağın yanına kadar pür dikkat beni izledi. Yemyeşil gözleri bana tamamen yabacıymışım gibi bakıyor; beni çözmeye çalışıyordu.
"Bu işe nasıl karıştığını söylemek zorundasın," Söze ilk o başlamıştı. Açıkcası konuyu önce onun açması işime gelmiş olsa da gerilmeden edemedim. Yutkundum ve yüzüme düşen saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdım.
Gözlerine bakarak konuşamayacağımı fark ettiğimde, kucağımdaki ellerime bakışlarım düştü.
"Ben senelerce çalıştım biliyorsun. İşten hep geç saatlerde çıkıp gelirdim eve," Başıyla beni onayladı. "Bir gün; hatta 15 nisanı 16 nisana bağlayan gece her zaman yürüdüğüm sokaktan yürüyordum. Bir apartman var orada hatırlıyorsundur, Okyanus apartmanı. O zamanlar tam yıkılacağı zamanlardı izbeydi baya." Tekrar beni başıyla onayladı.
"Bir kavga sesi duydum, çığlık daha çok. Merakıma yenik düşüp bakmak istedim. Şişmanca orta boylarda bir adam, bir kadını defalarca bıçakladı. Tam gözümün önünde. Dehşet ve o anki panikle bir kaç adım ötemde bir silah gördüm. Adamın kafasına gözümü bile kırpmadan sıktım." Hala Serenay'ın gözünün içine bakamadığımdan içinden hangi duyguların geçtiğini anlayamıyordum.
"İşte o zaman Sencerle tanıştım. Sencer askermiş o zaman. Bende sonradan öğrendim. İşin trajedi kısmı benim yaşadığım travma değildi. O kişiler Sencer'in annesi ve babasıymış," İlk cinayetimin üzerinde çok durmak istemiyordum, o zamanları hatırlamak o anın şokunu tekrar üzerime çullandırıyordu.
"Babası ne var ne yok kumara yatıran ne babalık ne kocalık yapabilen biriymiş zaten. Ama annesi... Sencer'i adam eden kişiymiş. Zaten anne babası boşanalı seneler olmuş o zamanlarda ancak; babası annesini kumar borçları yüzünden uzun süredir rahatsız ediyormuş, bunu da çok sonradan öğrendik annesinin günlüklerinden." Derin bir nefes aldım ve yutkundum.
"İşte o gün Sencer ve benim için dönüm noktası oldu. Bir başkaldırıydı belki de bu. Kocaman kötülüğün içine nokta kadar iyilik yayılması gibi bir şeydi. Gerçi ne kadar iyilik olabilirdi birini öldürmek orası şüpheli ama en azından adaletti. Sencer silahlarla, dövüşmekle ilgili olan her bilgi birikimini bana da öğretti," Sonunda başımı kaldırıp gözlerine bakabilmiştim. Kestiremediğim bir his etrafa yayıldı. Gururdu belki, belki de önyargı, iğrenme, yabancılaşma... Tanımlayamıyordum. Yeşil renk gözleri irileşmişti.
"Sencer annesinin intikamını aldığım için benimle hep gurur duymuştu. Üstesinden gelmemi o sağlamıştı. Annesini kaybeden oydu ama teselli edilen bendim ironik bir şekilde. Oradan bu günlere kadar geldik. Bağlantılarımızı genişlettik. Sencer askerliği tek kalemde silip attı tabii." Serenay beni şaşırtarak kolumu yavaşça okşadı. Bakışlarım kolumdaki nazik dokunuşlarına kayarken gözlerimin dolmasına engel olamadım.
"Seni bu işe bulaştırmak istemedim, ben bunu senelerce kendi üstümde taşıdım. Biz seninle kardeşiz sana hiç hissettirmedim. Ezilmeye başladım, ilk kez panik oldum. Ölmek seni bırakmak istemedim, yoksa yemin ederim beni hep iyi bilirdin." Serenay beni kendine çekerek sımsıkı sarıldı. İç çekmelerinden onunda ağlamaya başladığını fark ettim. Hıçkırıkları arasından konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Öpücüğü
Teen FictionBen ölülerin öpüp ruhunu çürüttüğü bir kızdım. Belki bir kahin. Belki bir katil. Yolumun kesiştiği kaderimle hayat kurmaya çalışan, sır kapılarını aralayan masum biriydim. Belki de değildim. Görecektim. Görecektik.