19

885 79 105
                                    

Selamlar, umarım iyisinizdir ve artık bir şeyleri oturtmaya başlamışsınızdır. Bu sıralar o kadar oy ve yorum aldım ki (3 tane :D) ellerim sürekli klavyeye gidip duruyor yeni bölüm yazabilmek için. Dehşet motiveyim, teşekkürler. Üstelik bu bölüm Demirgan'ın ağzından. Kül için meraklanmayı hak ediyoruz bence. Hepinizi seviyorum.

Satır arası yorumlarınızı merakla bekliyorum, bölüm sonu yıldızımızı parlatmayı unutmayın!

🪞

DEVRİM'DEN

Arabayı yerde ani bir hareketle kaydırarak yolun tozunu havaya kaldırdım. Tekerlekler acı bir çığlıkla durduğunda sertçe kapıya asılarak kendimi dışarıya attım. Siyah gömleğimin yakalarını tek bir hareketle düzelterek pantolonumu kenarından tutarak hafifçe çekiştirdim. Siyah takımım havadaki toz taneleriyle biraz lekelense de elimin tersiyle omuzuma değen tozları süpürdüm. Bakışlarım kısa süreli etrafı taradığında üstünkörü saydığım kadarıyla on bir tane adam bana doğru tetiğe geçmişti.

"Beyler, beyler..." dedim ağzımın kenarıyla gülerek. Sesim ölüm kadar soğuk ve tehditkardı. Birkaç adım ilerleyerek evin girişindeki merdivenlere yaklaştım. "Derdim sizinle değil, birbirimizi yormayalım."

Kel tıfıl bir adam merdivenleri başında önüme dikildiğinde baştan aşağıya onu süzdüm. Küçümser bakışlarımın önünde ayakta kalmaya çalışan bu herif yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Ardından beni omuzumdan iterek basamaktan uzaklaşmamı sağladı. Güldüm. Hatta hayatımda hiç bu kadar içten ve derinden bir kahkaha atmamıştım diyebilirim. Gömleğimin sağ kolundaki düğmeyi yavaşça açtım. Bu koca oğlanlar beni uğraştıracağa benziyordu.

Eğer Tibet sıra ona gelmeden biraz kavga izlemek istiyorsa ona bunu verebilirdim. Çarpık gülümsemem yüzümden silinmeden başından beri bizi izleyen bir çift yeşil göze çevrildi. Gömleğimin kollarını kıvırırken ona doğru iyice kafamı kaldırarak, "Hastane masrafları belini bükebilir," dedim. Pencerenin arkasından beni izliyor olsa da dudak okumayı bildiğini biliyordum.

Kel adam birkaç adım bana doğru geldiğinde odağım artık Tibet'te değildi. "Sen kaç basıyorsun leg presste?" dedim bacaklarına bakarak. Adam bakışlarını saliselik bacağına indirdiğinde o boşluktan yararlanıp sert bir tekmeyi dizine geçirdiğimde acı bir inilti duyuldu. Acıyla buruşan yüzü bana döndüğünde ona fırsat vermeden burnunu hedef aldım. İki hamlede nakavt olduğunda yere çökerek bir elimi omuzuna koydum. "Bence sen daha iyi bir spor salonuna yazıl," alaycı cümlelerim bittiğinde beni arkamdan kavrayan iki yapılı kol hareket alanımı kısıtladı.

Başımı geriye doğru atarak sıkı kollardan hızlıca kurtuldum. "Yalnız böyle giderse hepinize bir estetik şart," Vuruşlarım o kadar sert ve netti ki eminim burunları çoktan kırılmıştı.

"Yaptın şovunu Demirgan," dedi Tibet. Dış kapının ağzında durmuş ellerini cebine koymuştu. Parmak boğumlarıma bulaşmış kanı gömleğimin göğüs kısmına sildiğimde Tibet yüzünü buruşturdu.

"İsteseydin lavabomu kullanabilirdin."

"İstemez," dedim sertçe. "Benim seninle derdim başka." Alnımdan süzülen bir damla teri elimin tersiyle sildim. "Ver o kızı bana," dedim başımla kapının ardını işaret ederek. Orada olduğunu biliyordum. Her ne kadar saklandığını sansa da sarı saçları uzunluğundan dolayı kapının oradan sarkıyor varlığını belli ediyordu. Tibet gülerek Serenay'ı omuzundan tutarak kendine çekti ve kolunun altına aldı.

"Efsun ne zaman kız oldu Devrim?" dedi Tibet şaşkınlıkla. Gözündeki deli parıltıları görüyordum. Tibet'in bu bilinmez yönü beni çıldırtıyordu. Sinirle gözüm seğirdi.

Ölüm ÖpücüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin