Kendi yatağında mışıl mışıl uyuyan çocuğun yanına çöktü Jungkook. Jiminin derin bir uykuda olduğu aldığı düzenli soluklardan belliydi. Pembe saçları yastığa dağalmış ,dolgun dudakları hafif aralıkltı. Kendinden bağımsız eli havalandı Jungkookun,Jiminin pembe tutamları arasında dolaşmak için büyük bir savaş verdi.
Ay ışığının aydınlattığı odada Jungkook yarın unutma şartı ile sanat eseri misali güzel duran saçları yavaşça okşadı. Yumuşak çok yumuşaklardı. Sadece bir kaç saniye sürdü elini geri çekmesi, ateşe değmiş gibi çekti dövmeli elini Jiminin saçlarından.
-ah tanrım ne yapıyorum ben böyle
Daha fazla güzel çocuğa bakmamak için oldukça geniş yatakta Jimine en uzak köşeye sürükledi büyük bedenini. Gözlerini yumdu yarın önemli bir çekimi vardı. Ama Jiminin güzel çilek kokusu bir düşmanmışçasına ona tekrar gözlerini açtırdı.
Jimin uyumak için yanına gelmişti ve uyumuştu da ama Jungkooku uykusundan ettiğinden habersizce bir melek misali uyuyordu. Maalesef ki Jungkook kimse ile birlikte uyuyamazdı . Hatta Jungkook üstü giyinikken bile uyuyamazdı. Zaten günde en fazla 7 saat uyurdu alışkanlığı gereği. Jimin farkında olmadan ondan bunu almıştı .
Yumuşak çarşafın içinde büyük bedenini Jimine ters olacak şekilde ters döndürüp gözlerini tekrar yumdu. Normalde rahatsız olması gerekiyordu birinin yanında olmasından ama Jungkook kendini garip bir şekilde çan sesi duyan bir rahip gibi huzurlu hissediyordu. Onu uyutmayan bu huzur hissiydi Jimin değildi. Ama Jungkook bunu görmezden gelecek kadar kendini beğenmiş herifin tekiydi.
💦
Dışarıda yağmur birazdan yağacağının haberini kapalı bulutlarla veriyordu. Ekim ayı geçen seneye oranla daha soğuk ve rüzgarlıydı. Pek çok insanın uyuduğu bu saatte Kim Jimin olmaktan en nefret ettiği şekilde arka koltukta oturmuş Jungkooku bekliyordu.
Sabahın köründe okula gittiği yetmiyormuş gibi bir de Jungkooku bekliyordu nerdeyse 10 dakikadır. Bekletilmek Jimin için pizza ve ananas gibiydi yada pilav ve ketçap gibi tamamen iğrenç. Kollarını bağlamış tek ayağı ile de ritim tutuyordu.
Arabanın arka camından dışarıyı izlerken nihayet Jungkook çıkmıştı. Ağzına geleni söylemek için açtığı ağzı geri kapandı. Çünkü Jeon Jungkook bir ilah misali arabanın arka kapıdan içeri girdi.
Mevsimin getirisi olarak üzerinde uzun kahverengi bir palto vardı. İçine de leopar desenli bir gömlek giymişti altına ise mavi hafif bol bir jean ile tamamlamıştı.En önemli yer ise açık bıraktığı gömleğinin düğmelerinden belli olan pürüzsüz esmer kaslı göğüstü.
Jimin birde kendi üzerindekilere baktı tamamen bir çocuk gibi giyinmişti hiç bir çekiciliği yoktu. Okul üniforması üzerine mavi hırka giymiş saçlarına da eliyle dağatmıştı düz dursunlar diye.
- yuh bu nereye gidiyor böyle
- saçmalama Jimin adam oyuncu
- ay bide modeldi dimi bu
- yuhh yuh yuh aile var o nasıl meme
- acaba bir kere dokunmama izin verir mi
Eli yukarı çıkmışken diğer eliyle havaya kalkan elini tuttu. Jeonun memelerine dokunamazdı bu ayıp ve ağız sulandırıcıydı. Neler düşünüyordu böyle. Nedense sadece Jeonun yanında tutuyordu ergenliği .. Bir tek o unuttuğu hormonları uyandırıyordu bu aralar Jiminde.
Araba hareket etmeye başlamışken Jungkook fazla düşünceli duran çocuğa bakıp " daldın gittin hayırdır pembe kafa".
Jimin etraftaki tek pembe kafanın kendisi olduğunu idrak edince " ağaç oldum ondandır"dedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARTİST
FanfictionDünyaca ünlü oyuncu Jeon Jungkook korumasının küçük kardeşine aşık olur .