2 gün sonra;
Herşey aynıydı. Değişen sadece bizlerdik, huy olarak veya karakteri olarak değişen... Sadece bizlerdik.
Bu 2 günde ne zaman dışarıya adım atsam, insanlar beni her gördüğünde bıkmadan usanmadan fısıldamaya ve yalan yanlış dedikodular yapmaya devam ediyorlardı.
Neymiş ben Agâh'a birşeyler vaad etmişim yada aramızda gizli birşey geçtiği ve Agâh'ı baştan çıkardığım için millet anlamasın diye berdel yalanını ortaya attığımızı söyleyip duruyorlardı.
Hiçbirini takmıyodum. Ama halam böyle dedikodu yapan insanlara ne zaman denk gelse sürekli açıklama yapmaya çalışıyordu. Yüreği el vermiyordu ne bana nede Aziz'in adına kötü bir şey gelmesine...
Onu da anlıyorum ama böyle yapmaması gerektiğini ve insanları kaale almamasını söyledikçe daha çok stres oluyor ve kendini suçlu hissediyordu. Nedenini sorduğumda ise "size düzgünce vakit ayıramadım." diyordu.
Sabah'a gözlerimi halamın bana seslenmesiyle açtım. Saate baktığımda neredeyse öğlen olmuştu.
Yataktan hızlı bir şekilde kalkarak banyoya geçip rutin işlerimi halledip çıktım. Bugün evden çıkmamayı tercih ettiğim için altıma kısa bir şort ve crop giyerek odadan çıktım. Merdivenlerden inerken saçımı da topuz yapmayı ihmal etmedim.
Bugün tam bir ev moduna giriş yapmıştım. Aşağı kata indiğimde Ege ve Aziz'in sesini duydum. Daha çok Aziz'in yardım çığlıklarını duyuyordum. Ege, Aziz'in sırtına çıkmış tepiniyordu resmen.
İkisine de, sizden bir bok olmaz bakışı atarak mutfağa geçtim. Sürekli somurtkan durup berdeli sıkıntı edemezdim. Aslında tamda öyle yapmam gerekti ama nedense içimden yapmak gelmiyordu, hem ben evde sessiz ve üzgün olunca hem halam hemde aziz sürekli kendilerini suçlayarak uykusuz kalıyorlardı.
Benden gizlemeye çalışsalar bile gözlerinin kızarması ve göz torbalarının şişip morarmasından anlıyordum uykusuz kaldıklarını. Mutfağa girdiğimde halam arkası dönük bir şekilde kahvaltılık malzemeleri tepsiye diziyordu. Arkadan giderek beline sarılınca ufak bir çığlık atıp arkasına bakmaya çalıştı, ama ben o kadar sıkı sarılmıştımki arkasına dönemeyeceğini anlayınca önüne döndü.
Benim olduğumu anladığı an hemen çemkirmeye başladı.
"Allah seni ne etmesin emi! Ödümü kopardın. Eşek sıpası!"
"Oyyş benim sultanım korkmuş mu? Yerim kız seni."
"Bak birde dalga geçiyor! Sabah sabah canın dayak çektiyse, seve seve döverim seni kızım, söylemen yeterli."
"Sana kolay gelsin o zaman, ben ölmek için daha gencim."
"Öyle mi?"
"Hımhımm"
"Deli kız"
Halam son lafını söyleyerek kollarımın arasından sıyrılıp tepsiyi salona götürdü. Bende arkasından kalan malzemeleri alarak salona geçtim. Eşyaları masaya bırakıp mutfağa tekrar gidicektim ki, halam;
"Sen otur kızım bir tek çay kaldı onu ben getiririm."
"Tamam hala."
Masaya geçip oturduğum sırada Aziz ve Ege de üst kattan aşağı iniyorlardı.
'Bunlar ne ara yukarı çıktı?'
Ne bileyim ben!
'Hemen de çirkef modunu aç zaten!'
Ne alaka, ben çirkef falan değilim!
'Hıı kesin. Zaten bu aralar bir tek bana senin bu hallerin, haberin olsun kırılıyorum.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYUS
RomanceKiraz Sayel 25 yaşında, Aşka kapılarını kapatan genç bir kızdı... Agâh Celikan 30 yaşında, bu zamana kadar kalbinin kapılarını kimseye açmamış, sevgiyi az da olsa kitap ve filmler de görüp, tatmış bir adamdı... ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ "Hani kız...