Dün geceyi hafızamdan silme hayallerim sabah alarmımın çalmasıyla birlikte suya düşmüştü. Hiçbir ara vermeden üzerimdeki duygusal çökkünlük ile kalkıp doğruca işe gelmiştim. Dünya bir şekilde dönüyordu. Ben yetişemesem de.
İş yerine geldiğimden beri Deniz'in yüzüme buruk bir ifadeyle bakmasının yanı sıra Cansel de dün geceye dair birçok soru sormuştu. Soru sorma sırası bana geldiğinde ise onun Selçuk'la yeni bir arkadaşlığa başladığını yeni öğreniyordum. Kız benden hızlıydı ve ben artık o gruptan istesem de kopamayacak gibiydim.
Ofis sandalyemde ileri geri giderek bilgisayara çıktıları geçirmekle kafamı meşgul etmeye çalışsam da kapımın açılmasıyla birlikte zaten bozulmak için saniye sayan bütün konsantrasyonum yerle bir olmuştu. Başını içeriye sokmuş olan Cansel kısık bir sesle "Çabuk gelmen gerekiyor!" dedi. Onun bu tavrını ve neler olduğunu anlamaya çalışsam da yüzüne boş boş baktığımı görünce telaşla içeri girdi. "Kızım kime diyorum ben, hadi çabuk! Biri gelmiş şirkete, Tankut Bey'in ortağıymış. Kendi mekanları için özel reklam rica ediyor, kalk çabuk! Herkes toplantı odasında. Görsen Ezgi en öne geçmiş, kesin çoktan adamın ağzının içine düşmüştür!"
Kaşlarımı çattım. Benim neden her şeyden en son haberim oluyordu ki? Bir de bu sene yılın elemanı olacağımı düşünüyordum. Terfi almayı umarken patronun ortağının geleceğinden dahi habersizdim! Hem öyle bir ortak olduğunu dahi bilmiyordum, Tankut Bey hep %100 hisse sahibi biri gibi gelmişti bana. İşlere sahip çıkan bir başkası hiç olmamıştı çünkü.
Yerimden kalkıp çıkarıp kenara ittiğim topuklu ayakkabılarımı giydim ve boş bir bloknotla kalemimi kaparak hızlı adımlarla Cansel'e yanaştım. Birlikte odamdan çıkıp toplantı odasına geçerken Cansel'in susmak bilmeyen yorumlarını dinliyordum. Çoğu şirket sınırları içerisinde gıcık olduğu Ezgi'ye yönelik olsa da benim aklımda olan tamamen işe yönelik olan yorumlarıydı. Acaba adam nasıl bir reklam fikri istiyordu?
Toplantı odasının önüne geldiğimizde içeriye ilk giren Cansel olmuştu. Onun arkasından çekingen adımlarla ilerlediğimde en baştaki koltukta oturmasını beklediğim Tankut Bey'in yerinde Kurt'u görünce bedenimdeki bütün kan çekilmişti.
Zorla yutkunmaya çalışıyordum ve adımlarım sekteye uğramıştı. Hemen yanında oturan Tankut Bey'in "İşte bu da gözde çalışanım Maral." demeseydi muhtemelen bir süre kapının ağzında öylece kalırdım."Oha." diye homurdanan Cansel'i geçerek gülümsemeye çalıştım. Bence de oha. Şimdi daha iyi anlıyordum Kurt'un dün gece ne de olsa yakında görüşeceğiz demesini. Dün Tankut Bey ve diğer çalışanları mekanında görmüştü ve birdenbire ne hikmetse patronu olduğu reklam şirketi aklına gelmişti. Anlaşılan bu adam bana çektirmek konusunda kararlıydı.
"Otursana Maral."
Tek boş koltuk Tankut Bey'in karşısındaki yerdi ve orası da Kurt'a epey yakın olduğundan oturmak istemeye istemeye yaklaştım. Aslında ondan uzak durmak gibi özellikle istediğim bir şey yoktu. Kaçmak da bu saatten sonra saçma geliyordu ama ilk defa kanımda bir damla bile alkol yokken karşı karşıya geliyorduk ve ben nasıl konuşacağımı bilmiyordum. Alkolün verdiği o cesaretten kırıntı kalmamıştı.
Boş sandalyeyi çekip oturduktan kısa bir süre sonra insanlar sanki her şey çok normalmiş gibi toplantı hakkında konuşmaya başlamışlardı. Ben ise hâlâ nasıl olur da Tankut Bey'in ortağı Kurt olurdu, onu sorguluyordum. Kurt'un yalnızca mekanları olduğunu düşünüyordum, bir de reklam şirketi ortağı olduğunu öğrenmek büyük şoktu benim için. Kim bilir başka daha nelerde parmağı vardı?
"Kurt Bey'in otelleri için güzel bir reklam fikri bulmanızı istiyorum. Bu süreçte Kurt Bey'le özellikle ilgilenecek ve şirketimiz içerisinde onu destekleyecek bir sekretere ihtiyaç var. Bu konuda yardımcı olmak isteyen birisi var mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT DØKUZ 18+
Romance"Yüzüme bak Maral, gözlerime." Dediğini yapmamayı seçtiğimde parmaklarından birini nazikçe kadınlığıma sürttü. "O adamın yanında oturduğun her saniyenin..." Hareketlerini hızlandırdı. Aldığım oksijen yetersiz gelmeye başladığında dudaklarımı aralamı...