Hayat o kadar hızlı ve değişkendi ki, insan kendi hayatını yaşarken bile bazen ona yetişemeyebiliyordu. Birkaç saat öncesine kadar Kurt'un dövüş salonundaki boş bir odada onu bekliyorken şimdi yerden yüzlerce metre yüksekteki bir uçakta bana verilen elbiseye bakıyordum.
Evet, bu her ne kadar çılgınca olsa da gerçekti. Kurt beni hayatında kısa bir tur attırmaya kararlı görünüyordu. Belki bu geceden sonra vazgeçip kaçacağımı düşünüyordu, belki gerçekten de kaçacaktım. Ne yaşayacağımı bilmiyordum. Bindiğimiz uçağın çalışanlarından duyduğum kadarıyla Kıbrıs'a gidiyorduk. Onun dışında bana verilen şık gece elbisesinden anladığım kadarıyla birazdan kendimi hiç de hazır hissetmediğim bir ortamın içinde bulacaktım.Üzerimdeki kıyafetleri isteksiz bir şekilde çıkarıp benim için hazırlanan elbiseye uzandım. Önümde paravan görevi gören basit bir perdeden başka bir şey olmasa da uçaktaki çalışanlar bile ortada görünmediği için rahat sayılırdım. Kurt da perdenin diğer tarafındaki koltuklarda oturuyordu. Özel bir uçağı olan adamdan bahsediyorduk, benim burada ne işim vardı ki?
Kırmızı, saten elbiseyi usulca bedenime geçirirken hissettiğim soğukluk tüylerimi diken diken etmişti. Yanlardaki fermuarlarını çeksem de geniş sırt dekoltesi yüzünden elbise boşta duruyormuş gibi hissettiriyordu. Üfleseler üzerimden uçacak gibiydi.
Kenarda duran topuklu ayakkabıları da giymeyi başardığımda dağınık olan saçlarımı da gelişigüzel bir şekilde düzeltmiştim. Arkamdaki aynadan yansımama bakarken perdenin hareketlendiğini hissettim. Omzumun üzerinden dönüp baktığımda Kurt, yanında başka bir adamla içeri giriyordu.
"Bu ne hal?" dedi soğuk bir sesle. Kaşları yine çatılmıştı. Anlamsız gözlerle ona bakarken bana aldığı elbiseye tıpkı onun gibi baktım.
"Ne varmış halimde?"
"Bu elbisenin diğer yarısı nerde Yunus?"
Benimle değil de yanındaki adamla konuştuğunu anladığımda sohbete dahil olmamak için yeniden arkama dönüp aynaya baktım. Kabul etmek lazım biraz fazla abartılı görünüyordum ama makyajsız olduğumu düşünürsek beni tamamlıyor gibiydi. Yalnızca kırmızı rujun olduğu dudaklarımla bir bütün olmuşlardı.
"Efendim, elbiseyi siz seçmiştiniz."
"Aklımı sss...severim normalde ben ama bunu seçerken bir karış havadaydı heralde."
Yunus kendini tutamayıp sırıttığında yeniden onlara dönmüştüm. "Güzel ya sevdim ben."
Kurt dediklerimi duymamış gibi yüzünü ekşitmişti. Ciddi bir ses tonuyla "Hadi beni uğraştırma da kendi kıyafetlerini giy Maral, uçak on beş dakikaya inecek." dediğinde ise telaşla araya girmeye çalıştım.
"Orda dur bakalım, madem böyle bir elbiseyi giyebileceğim ortama gidiyoruz hayatta kendi kıyafetlerimle oraya girmem."
Yunus'un şaşkın bakışları çok yanlış bir şey söylemişim gibi üzerimde dolanırken gerileyen adımlarını fark etmiştim. Onun aramızdaki varlığını hatırlayan Kurt ise ilk önce ona seslendi. "Sen çık Yunus."
Perdeyi aralayıp kaçar adımlarla bizden uzaklaşan adam ortadan kaybolduktan sonra uçaktaki çalışanların sesimizi kolayca duyabileceğine emin olduğum için sakinliğimi korumak istiyordum.
"Alt tarafı bir elbise." dedim onu ikna etmek için basit bir adım atarken. O ise isteksizce omuz silkmişti. "Elbise olduğundan bile emin değilim artık. Gecelik gibi daha çok."
"Sen almışsın." dedim masumca. O ise yanıma doğru gelmeye başlamıştı. Aramızdaki mesafeyi kapattığında üzerimdeki baskısını kaldırmam gerektiğini biliyordum. Hatta ipleri elime alırsam bu uçaktan zaferle inen ben olurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT DØKUZ 18+
Romance"Yüzüme bak Maral, gözlerime." Dediğini yapmamayı seçtiğimde parmaklarından birini nazikçe kadınlığıma sürttü. "O adamın yanında oturduğun her saniyenin..." Hareketlerini hızlandırdı. Aldığım oksijen yetersiz gelmeye başladığında dudaklarımı aralamı...