İstanbul'da boğucu bir sıcak vardı. Kıbrıs'tan döner dönmez sanki o gece ve önceki dövüş salonunda yaşananlar koca bir rüyadan ibaretmiş gibi üstü kapatılmıştı. Arka planda neler dönüyordu bilmiyordum, Kurt'la birkaç gündür en ufak bir iletişime dahi geçmemiştim. Merak ediyordum ama barına kadar gidip onu bulmak istemiyordum, peşinde dolanmış olmak da istemiyordum. Sanırım aramızdaki bu şeye biraz soluklanma payı bırakmayı uygun görmüştüm. Kurt'un ne düşündüğü ise meçhuldü. O geceyi hatırlıyor muydu, bana adını söylediği o saniyelerin bilincinde miydi bunu bile bilmiyordum.
Ofladım. Çay molasındaydık ama ben çay içerken rahatlamak yerine hep daha fazla düşünmeyi tercih ediyordum. Biri elime çay tutuşturduğu anda modum değişiyordu sanki.
"Hâlâ Kurt'la ciddi mi düşünüyorsun?"
Cansel'in dediklerini duyunca yerinde dikleşen Deniz bu konuşmayı uzun zamandır bekliyor gibiydi. Ben ise Deniz buradayken bana Kurt hakkında bir şey sorduğu için Cansel'e kötü kötü bakmakla meşguldüm.
"Hiç düşünmemeyi tercih ediyorum." diye mırıldandım en sonunda pes ederek. Deniz'e de pay çıkarmak istemezdim. Evet bana olan ilgisinden hep haberdardım ama olamayacak bir ikiliydik. İlgimi çekmiyordu, şimdiye dek bir şey olmadıysa bundan sonra da pek bir şey çıkmaz gibiydi.
"Görüşmüyor musunuz artık? O geceden sonra?"
Dövüş gününü diyordu. O gece onun için korkunç bitmiş olabilirdi ama sonrasında Kıbrıs'ta yaşananlar gerçekten kafa karıştırıcıydı ve Kurt'un oradaki özel işleri yüzünden detay vermeden ona bundan bahsedemiyordum.
"O geceyle bir ilgisi yok."
Kısa bir sessizlik oldu. Ardından Deniz hiçbir şey anlamadığını belli ederek Cansel'i dürtmüştü. "Biraz açık konuşun."
"Açık konuşacak bir şey yok. Ortada olay yok." Duraksadım. "Kurt'un canı ne isterse onu yapıyoruz o kadar."
"Sorun bu mu?"
Sorun neydi ki? Sorun var mıydı ya da?
Ofladım. "Adama kendi imkanlarımla ulaşamıyorum. Yalnızca kendi istediğinde ortaya çıkıyor. Haricinde telefonla bile görüşmüyoruz."
"Ne bekliyordun ki, Kurt gibi biriyle telefonda flört edebileceğini mi? Adam basit biri aslında. Geliyor ve sonra gidiyor. Arada senin aklını da aldığı ortada."
Cansel elindeki çay fincanını masaya bırakmış bilge yorumunu desteklercesine başını sallıyordu. Aslında ona hak veriyordum. Dediği gibi geliyor ve gidiyordu yalnızca.
Fincanımın içerisine dalan gözlerimi ayırmama sebep olan ve terastaki bu küçük sohbetimizi de bölen Ezgi olmuştu. Cam kapıyı aralayıp başını içeriye uzattı ve bizde kısaca göz gezdirdikten sonra gereksiz kasıntı olan kibar konuşmasıyla "Tankut Bey herkesi toplantı odasına çağırıyor." dedi.
Yerimizden isteksizce kalkarken o çoktan önden geri dönüp gitmişti. Masanın üzerindeki eşyalarımı alıp diğerlerine eşlik ederek terastan ayrıldım ve arkalarından basamakları inip şirket koridorunda ilerledim. Etraftakiler çoktan toplantı odasına gitmiş olmalıydı, sessizliği görünce elimizdeki fincanları hızlıca mutfak bölümüne bırakarak biz de diğerleri gibi toplantı odasına girmiştik.En arkada olduğum için başta bir şey göremesem de çok geçmeden herkes yerine oturduğunda öndeki koltuktaki bedeni fark etmiştim. Kurt buradaydı. Nihayet yüzünü görmek mümkün olmuştu, açıkcası bu konuda ona biraz sinirliydim. Sitemli de olabilir.
Ondan uzak bir köşeye oturarak hareketlerimi minimal düzeyde tutmaya çalışsam da onun gözlerinin üzerimde olduğunun farkındaydım.
Yanımdaki Deniz kulağıma eğilerek "Toplantılarda neşeli olan o kız nerede?" diye sorduğunda ona doğru buruk bir tebessümle "Öldü." diye fısıldadım. Bugün hiç de neşeli olma havamda değildim. Kaldı ki konu Kurt'un otel reklamlarıysa bu ekipte oldukça geriden geliyordum. Daha çok onun özel, yardımcı asistanı olduğum için reklam fikirleriyle ilgilenememiştim. Oysaki asistanı olmak için çıldıranlar vardı. Mesela tam da şimdi olduğu gibi onun içine düşecek kadar en yakınında oturan Ezgi varken neden beni asistanı yapmak zorundaydı ki? İşte tam da bunu anlamıyordum, mantıklı bir açıklama istiyordum ondan. Çevresinde bu kadar kadın varken ve hepsi onun için pervane olurken neden başından beri benim için bu kadar ısrar etmişti? Şimdi bende ondan vazgeçecekken düşünmek zorunda kalıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT DØKUZ 18+
Romance"Yüzüme bak Maral, gözlerime." Dediğini yapmamayı seçtiğimde parmaklarından birini nazikçe kadınlığıma sürttü. "O adamın yanında oturduğun her saniyenin..." Hareketlerini hızlandırdı. Aldığım oksijen yetersiz gelmeye başladığında dudaklarımı aralamı...